İmparatorluğun Temelleri/ İngiliz Siyaseti II
İngilizleri İngiliz yapan neydi? Bunun kodlarını bilmek ancak onların tarihini incelediğimizde mümkün olabilir. Öncelikle belirtmek gerekir ki İngilizler saf bir ırk değildir, tıpkı Fransızlar da olduğu gibi. İngiliz ırkı Kuzey akınlarıyla, işgallerle ve yerlilerin oluşumuyla birliktelik meydana getirmiştir. Arada bir deniz olmasına rağmen Avrupa kıtasına çok yakınlığı, devamlı bir ilişki ve dini birliktelik, O'nları Avrupa ailesine dâhil etmiştir. Ülke, İçerdeki Derebeyleri ve hanedanlar arasındaki uzun savaşlara sahne olmuş ve Anarşi dönemleri yaşanmıştı. Avrupa Kıtasındaki komşuları ve bilhassa Fransızlarla büyük mücadeleler vermişler, Toprakları, Norman akınlarıyla işgale uğramış, sonra kendileri de Fransa’nın Atlantik kıyılarındaki topraklarını işgal etmişlerdi.
İngilizler, Fransızlarla uzun yıllar güç mücadelesi yapmışlardı.Bu mücadelenin temelleri Norman-Viking akınlarına kadar gitmektedir. Vikingler bir zaman hem Avrupa’nın bir bölümünü hem de İngiltere’yi işgal etmişlerdi. Anglo- Norman yapı İngiltere’yi uzun süre idare etti. İngiliz ve Fransız hanedanlarının ve krallarının arasında akrabalık bağı da mevcuttu ve bu bağ sebebiyle birbirlerinden toprak ve krallık-hâkimiyet talep ettiler.
Avrupa’da Fransa’nın Atlantik sahillerindeki şaraplarıyla ünlü Bordo şehrini de içine alan Aktinya Bölgesi, Gaskonya bölgesi gibi yerler uzun süre İngilizlerin elinde kaldı ve zenginlik elde edildi. Tuz ve şarap gibi metalara sahip, yüksek ekonomik getirisi olan bu bölgeler sebebiyle Fransa ile İngiltere savaştılar. Bu 1337-1453 tarihleri arasında süren bu savaşlara yüz yıl savaşları denir.Fransa bu savaşlarda galip geldi ve güneyindeki bölgeleri geri aldı.
Yapılan yüzyıl savaşları, Avrupa tarihinde ve İngiltere için yeni neticeler meydana çıkardı. Bu savaşlardan sonra milli duygular gelişti. Krallıklar güçlendi ve sabit bir merkezi orduya sahip oldular. İngilizler ilk defa 1346 yılında top kullandılar. İngilizlerin, karşı kıyıdaki iktisadi faaliyetleri, yüksek maddi kazançlar getirdi. Fransa ile yaptıkları savaş ve işgaller, tüccar zihniyetinin ortaya çıkmasına ve denizciliğin kıymetine ve güçlü bir ordunun önemine vakıf olmalarını sağladı.İngilizler, sonraları daha uzaklara gittiler, 1511 tarihinden itibaren Sicilya, Girid, Sakız, Trablus, Beyrut arasında düzenli seferler düzenlediler. Hatta korsanlık yapmaya başladılar.
On yedinci yüzyıl birçok iç karışıklığa rağmen İngiltere’nin yükselmekte olduğu bir devir olmuştur.
1740 lara gelindiğinde Amerika’daki İngiliz sömürgelerindeki yerleşimci sayısı bir milyona ulaşmıştı. Diğer taraftan sömürgecilik boyunca, İngilizlerin kıtaya getirdikleri köle sayısı ise dört milyona civarındaydı.
İngiliz yayılmacılığı önce Amerika ve Asya Kıtasında yoğunlaştı. On altıncı yüzyıl ortalarında işçi ihtiyacını karşılamak için Afrika’dan köle ticareti başladı. Afrika’da 1661 den itibaren Gambiya’ya kalıcı kolonileşme ile yerleşildi. Ondokuzuncu asra gelindiğinde ise İngiltere artık neredeyse Afrika’nın tamamına hâkimdi.
Amerika’nın kaybından sonra İngiltere, yeni pazarlar bulmak için Zelanda ve Avustralya’ya yöneldi,oraları ele geçirdi.Çin de onların nihai hedefleri arasındaydı.
İngilizler, kölelik ve sömürgecilik faaliyetlerinden çok büyük iktisadi karlar elde ediyorlar ve siyasi olarak da dünyaya hükmediyorlardı. Onlar için Hindistan sanayi ürünlerinin en önemli müşterisi, hammadde sağlayıcısı, yatırımlar için güvenli bir alan ve yürüttüğü dünya ticaretinin önemli bir parçasıydı. Onun içinde bu ticaretin düzenli yürümesi ve güvenliği için ne gerekirse yaptı.Yeni yerler işgal etti. İttifaklar kurdu, savaşlar yaptı.Sonraları yeni enerji kaynakları keşfedilince, bu sefer onu eline geçirmek ve azami fayda sağlamak için yine dünyayı alt üst etti.
Keşifler çağından itibaren Avrupa’da inanç sisteminde yeni değişim ve gelişmeler ortaya çıktı. Martin Luther ve Calvin ile Hrıstiyanlık Protestan mezheplerle tanıştı…
Marthin King(1483-1546),döneminde din adamlarının üstünlükleri ve suiistimallerine protesto ile hareketine başladı. Bu gelişme Calvin 1509-1564) ile devam etti.Calvin, çalışkanlığı, gayreti, tevazuyu ve sadeliği savundu, ekonomik erdemlere övgüler yağdırdı. Günümüzde de geçerli olan kredi sistemini ve tefeciliği tasarladı. İngiltere’de ise Protestanlık şekil değiştirerek ve Katolikliğin bazı esaslarını koruyarak Anglikan Kilisesi olarak tesis edildi. VIII Henri(1491-1547) hem karısından boşanabilmek ve yeni bir evlilik yapabilmek için bu kilisenin kuruluşuna öncülük etmiştir. İngiltere Roma Kilisesinden ayrılarak 1534 yılında özerk bir kilise kurdu, VIII Henri kendisini İngiltere Ulu Kilisesi’nin lideri ilan etti.
Protestanlık’ ta eğilim uzun asırlar toplumda yer bulan metafizik ve esrarengiz düşünüş ve inanışların aksine, pratik ve somut olan değerleri uygulamak üzerinedir.
VIII Henri’nin kızı I.Elizabeth(1533-1603) hiç evlenmedi bakire kraliçe olarak anıldı. Teninin beyaz olması sebebiyle hayalet kraliçe de dendi, bu yüzden öldürülmek istendi. Onun zamanında yenilmez armada olan İspanyol Donanmasının mağlup edilmesi ve düşünürlere verdiği önem dikkate değerdi.
Kraliçe I. Elizabeth’in emri altındaki bilim adamı RiardHooker(1554-1600) Puritenlere-Dinde tasfiye ve yenilenmeye yapılan hücumlara karşı savunma yaptı. Ona göre Dini yaptırımların karşısında siyasi düzen ve itaat sorununu ele almış ve düzenin olmadığı bir toplumda hayat hakkı olmadığını ifade etti. Dini konularda Kraliyetin üstünlüğünü savundu.
Ricard Baxter1615-1691) İngiliz kilisesine bağlı püriten idi. Ticari ilişkilerde pratik öneriler sunmuştur. Ona göre insanlar tembellikten sakınmalı, işine gayretle sarılmalıdır. Aylak insan, şeytana götüren okula gitmiştir. Bedenini ve aklını boş bırakmamak, bir şeylerle meşgul olmak gerekir. Daima çalış, bir şeylerle meşgul ol ki Şeytan geldiğinde seni boş bulmasın. Erken uyan, geç yat, gün boyunca lüzumlu bir iş edin. Zamanını iyi kullan değerlendir diye yazmıştı.
Çağının yeni inanış ahlakı, ekonomik faziletleri, sermaye birikimini ve işlerin verimli-rasyonel doğrular üzerine oluşmasını teşvik etti.
İngiltere’nin gücünü meydana getiren sebepleri araştırdığımızda, dışarıdan gelen güçlü bir sermaye girişinin ülkeyi harekete geçirdiği görülmektedir. Yahudiler 1290 yılında İngiltere’den sürülmüşlerdi. 1688 deki Şanlı Devrimden sonra, III William tahta geçti ve Felemenk Cumhuriyeti’nden çoğu Amsterdamlı Zengin Yahudilerin İngiltere’ye gelmesine izin verdi. Yahudiler İngiltere’nin mali ve ekonomik alanda çok mesafe kat etmesine imkân sağladı.İngiltere, Yahudileri kabul eden bir cennet halini aldı. Yahudiler, Protestan Hollandalılarla birlikte 1694 tarihinde Bank Of England’ın ve Londra Borsasının kurulmasına sermayeleriyle katkı sağladılar. Yahudilerle, Fransız Protestanlarla(Hugvenot), Hollandalı Protestanlar ve İskoçyalılarla Ülke adeta, dini, fikri, sermayeli karışımla hoşgörülü, akla ve maddiyata önem veren bir cennet haline geliyordu.(1) Önceleri korumacılıkla yürüttükleri iktisadi faaliyetleri, Keynes ile birlikte serbest ticaret faaliyetlerine yöneliyordu.
Büyük Britanya gücünü iktisadi getirilerinden ve bunu sağlam bir orduyla takviyesinden aldığı gibi, Onları harekete geçiren unsurların kaynağının, düşünce yapısı bütünlüğüne, milli birliğini tesis etmesine ve bu milli duruşu korumasına ve ona uygun şekilde hareket etmesine, kendini üstün görmesine rağmen çok çalışmasına borçludur. Ülkenin diplomasisinde uyguladığı yöntemlerden olan iktisadi uygulamalarının yanında, kölelik, oryantalizm ve iktisadi ablukalar ayrıca incelenecek boyutlardadır.
Bizi ilgilendiren boyutu olan Türk- İngiliz ilişkileri ise geniş bir yazı mevzuudur. Dünya üzerinde hâkimiyet planları yapan en önemli milletlerden bir olan İngilizleri bilmek tanımak faydalı olacaktır. Çünkü onlar bizi tanımak için her çabayı göstermekte ve çalışmalar yapmakta olduklarına göre, bizim de aynı düşüncede olmamız gerekmektedir.
Celil Altınbilek 04.02.2016
H. Bayram Soy - Satılık İmparatorluk. Kırıkkale Ün. Sosyal Bil. Derg. Sayı 2. 2014