~~Hz. Ali’den Sonra
Ali bendendir ben de Ali’denim. Ali’den başka hakiki yiğit, zülfikardan başka hakiki kılıç yoktur. Bunlar Hz Peygamber tarafından onun hakkında söylenmiş sözlerden bazılarıdır.
Hz. Ali hakkında Peygamberin hicretine kadar fazlaca bir bilgi yoktur. Şuara suresinde, Önce en yakınlarını uyar sözünün gereği Hz Nebi’nin tebliğine Hatice’den sonra uyan ve İslam’ı ikinci kabul eden kişidir.
Kuran’ın son ayeti(Maide) olarak indirilen: “Size dininizi tamamladım, bütünledim, üzerinize olan nimetimi tamamladım”denmektedir. Hz Peygamber, devletin yönetecek kimseler için herhangi bir bildirim ve yazılı belge olmadan vefat ettikten sonra, göreve gelen, müminlerin emiri dört halifenin sonuncusu Ali’dir.
Dört senelik saltanatında Hz Ali, insani vasıflar taşıyan icraatlarda bulunmuştur. Onun zamanında adalete çok önem verilmiştir, bazı yeni uygulamalar getirilmiş, hâkimlerin seçiminde yeterli ve adil kişiler atanmış, adaletten ayrılmamaları, doğruyu kabul ve hakkı teslim etme konusunda gereken özen gösterilmiş, Devletin hazinesinde olan paranın dağıtımında, eşit olarak işlem yapılmış, kişiler arasında ayrımcılık yapılmamıştır.
Sözleri ve icraatı bir olan Ali: “Yetimleri koruyun, onları aç bırakmayın, sizler hayatta iken perişan olmalarına izin vermeyin. Birbirinizi dolaşmanızı, görüp gözetmenizi, ihtiyaçlarını gidermenizi, birbirinizden yüz çevirmemenizi, birbirinizden ayrılmamanızı vasiyet ediyorum. İyilik yapın kötülükten sakının.
Kendinizi başkasının kölesi kılmayın, Yüce Allah sizi hür bir kişi olarak yaratmıştır. Bu hürriyeti hiçbir bedele karşılık satmayın.
Allahın kitabından istediğinizi sorun, onun hakkında bilmediğim bir tek ayet yoktur.” der.
Onun asıl şöhreti, hikmet ilmi sayılan tasavvuf alanında olmuştur. Onun üstün özellikleri ve Hz Peygamberle beraber oluşu ve yakınlığı sebebiyle İslam Kültüründe bütün tasavvuf ehli kendilerini silsile olarak Hz Ali’ye bağlamışlardır.
Ali ile mücadeleye giren ve iktidara oturan Muaviye, islam’ı zorlamayla ve şartların gereği kabul etmiş, yalanı kendine dayanak yapmış, yalancı, aslında bir münafık biridir. Onunla birlikte, Cahiliye devrinden daha beter olan zulümler, adaletsizlik, baskılar içinde geçen Emevi devri başlamış, İslami inanç ve değerler alt üst olmuş, yerine fiili Arap ırkçılığına bırakmıştır.
“Fitneden, ayrılıktan, halkın arasını açmaktan ve ahlakınızı bozmaktan sakının, gönlünüzde fesat düşünce, diliniz başka sözde olmasın” diyen Hz Ali’den sonra, idareyi Muaviye’ ile birlikte ele geçiren Emeviler, Arap Menfaatlerine uygun, özden uzak, şekilci ve köle düzenli bir din anlayışı yaratmışladır. Bu yanlış zemin Türkler tarafından reddedilmiş ve öze dönülmüşse de, 17 asırdan itibaren yeniden, Arap çizgisine yakın, şekilcilik yönüne dönülme çabalarına girişilmiştir.
Hz Ali, “zenginliğin en üstünün akıl olduğunu, müminin sevimli, şefkatli, yardımsever, kendisi ve milleti için gerekli çalışmayı yapan kimseler olması gerektiğini” söyler. Bu düşünceler bir müminin, hatta çağımızda ideal insanın, hem kendine, toplumuna, devletine nasıl faydalı olması gerektiğinin daha o zamanlardan belirtilmiş ifadesidir.
Sonralarda bazıları dinde öze dönmekten bahsederken, İslam’ın saf halini nedense Emevi İslam’ı ile karıştırmakta, bazı yenilik ve farklılıklara aslına uygun değil diye karşı çıkmakta, bidat diye nitelemekte, aslında kendileri bidata düşmektedirler. Oysaki asıl öz, Hz. Peygamber ve Hz Ali devirleri arasındaki saf özdür ve cevheri bellidir.
Celil Altınbilek 19.06.2019
Kaynakça
Ethem Ruhi Fığlalı, İmam Ali, Türk Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 1996