Gizlide Aradığında Meydanda
İnsan hayatında öyle zamanlar ve olaylar vardır ki, insanoğlu o durumda şaşırır, ne yapacağını bilemez, Yüce varlığın karşısında bazen güçsüzlüğünü hisseder, teslim olur.
Biz de bugün dostun sözüyle devam edelim:
“Açıkta aradığın zaman gizlidir, gizli de aradığın zaman meydanda. İşte sana olmayacak, işte sana boşuna heves, kim bu inciyi, kim bu denizi bulduysa LÂ oldu, ne İlla’yı buldu ne İllallah’ı.
Ne işarete sığar, ne aşikâr anlatılır, ne kimse onu bilir ne kimse ondan nişâne bulur.
Yüceyle aşağı birbirine dost olunca insan, sırlardan meydana gelmiş bir şey oldu. Fakat kimse onun sırlarını anlamadı, onun işi her yoksulun kârı değil.
Pek büyük pek engin olan böyle bir denizde âlem bir zerredir, zerrede âlem.
Âlemde bir zerre kaybolduysa ne çıkar, bu denizde ancak iki hava kabarcığı yol olur… İşte o kadar.
Felek nedir? Baş aşağı dönmüş, kararsızlıkta karar kılan bir şey. Bu sırrı anlatmak istiyor, istiyor amma böyle başı dönüp dururken nerden anlatacak.
Bu yol her an biraz daha uzamada, biraz daha sonsuzlaşmada. ”
Fakat bu uzayan yolda bir sır vardır, sırra bir şeylerle karışmıştır, sevdiğiyle birlikte dünya ve ukba birleşir, tuz olur, ruh olur, insan ne yaratmışsa yaratmıştır, o tuzdan, bir sır gibidir az çok ilah olduğumuzdan. O güç teslimiyetle birlikte gayreti getirir, çıktığın yolda bugün yelken açık yapayalnız gözlerin arkaya çevrilmeyerek pervasız, Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar, diyerek, Âdem, nefes aldıkça, güç yettikçe mücadeleye devam eder.
Celil Altınbilek
06.02.2020