Ergenekon Destanından
Yıkılan devletlerini yeniden kuran, mevcudiyeti ve varlığı için çok mücadelelerde bulunan Göktürklerin en mühim destanı olan Ergenekon’u anlatalım:
“Adaletle yönetilen büyük ve güzel bir Türk Ülkesi vardı. Göktürk oku ötmeyen, Göktürk kolu yetmeyen bir ülke yoktu. Türk Ulusu aç olunca tokluk nedir bilmiyordu, tok olunca açlık nedir düşünmüyordu. Su uyuyor düşman uyumuyordu. Bütün kavimler birleştiler. Türk iline fitne sokup, çok hazırlık yaptılar, pek çok askerlerini topladılar ve hileyi de elden bırakmadılar ve bir yaman savaş oldu, düşman baskın geldi, çoluk çocuk, kadın ihtiyar demeden herkesi kırıp, tutsak ettiler. Kayı Han ve yeğeni Tukuz eşlerini ve birkaç hayvanını alıp kaçtılar ve dağlara sığındılar, gittikleri sarp ve sapa ve dönüşü olmayan yoldan bin bir güçlükle geçtiler. Her türlü bitki, meyve, sular ve avların olduğu bir vadiye vardılar Bu aşılmaz dağlarla çevrili cennet gibi mukaddes toprağa Ergenekon adını verdiler ve Tanrıya şükrettiler. Çift sürüp, av avlayarak, demir işleyerek mutlu yaşadılar, çoğaldılar. Aradan dört yüz yıl geçti, hem kendileri hem sürüleri çoğaldı, bu ülkeye yetmez oldular. Dediler ki eskiden bizim öz yurdumuz vardı, oraya gidelim dostla dost olalım, düşmana göz açtırmayalım, bu dağların arasından yol bulup göçelim. Bir demircinin fikrine uydular, madeni bol olan dağda körükle, madeni erittiler. O kutsal yılın, kutsal ayının, kutsal saatinde Ergenekon’dan çıktılar.” Sonrasında tarihte Göktürkler dünyaya hâkim olup destan yazdılar.
Kutlu diyar Ergenekon’dan, yenidünyalara göç başlatan. O yerleri de kutlu yapan Türk Milletidir.
Celil Altınbilek
19.03.2019