~~Doğu Türkistan’da Zulüm
Kadim Türk Yurdu Türkistan’da uzun zamanlardır çok acılar yaşanıyor. Bir Türk olarak bu acıları paylaşmak, duyarlı olmak, soydaş olmanın ötesinde bir insanlık vazifesi olmalıdır. Asırlardır adalet, yardımlaşma, insanlık ve yüce değerleri şiar edinmiş bir milletin buna ilgisiz kalması mümkün olamaz.
Türkistan coğrafyası bereketli topraklara sahip, tabii kaynakları, madenleri de fazlaca olup, iklimi de çok sert değildir. Türk milletinin kadim yurtlarından, ismi gibi Türk Yurdudur. Yazımıza konu olan, bizim yurdumuza uzak olan ve Çin hâkimiyeti altında kalan bölümünü Doğu Türkistan diye anılmaktadır. Buraları tarih boyunca Türk toplulukları- boylarına vatan olmuştur. Milattan önce 8. Asırdan başlayarak Sakalar’a, Hunlara, Göktürkler’e, Uygurlar’a, Karahanlılar’a evsahipliği yapmış, medeniyetler, güzel insanlar görmüştür. Bu barış, kardeşlik ve huzur havası, Çin Mançu İmparatorluğunun 1759 yılında bu toprakları işgal etmesiyle bozulmuştur. Türkler bu topraklarda yüzlerce kerre ayaklanmış 1863 te Yakup Han önderliğinde tekrar istiklalini kazanmış, ancak çok kısa süre sonra 1876 yeniden işgal edilmiş ve 1884 yılında Sincan eyaleti adıyla Çin’e bağlanmıştır. Bu süre içinde içeride bazı Beyler de Çin ile işbirliği yapmış ve birliklerini sağlayamamıştır. 1933 yılında kadim yurt Kaşgar’da, Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti kurulmuş, bunun üzerine Çin Devleti Ruslarla işbirliği yapmış, Ruslar Çin’e asker yığmışlardır, bu devlet ancak dört yıl gibi yaşamış 1944 yılında kurulan yeni devlet ise beş yıl içinde Mao’nun devletin başına geçmesi ve demir yumruğu ile son bulmuştur. 1970’li senelerde terörün azdığı yıllarda ülkemize Maocu denilen onu lider gören talihsiz ve tarihsiz gençlerin bulunması ne acı bir hatıradır.
Çin, bu topraklarda yaşayan Türk boylarını, Uygur, Kazak, Kırgız, Moğol gibi isimlere vererek, ayrıştırmayı hedeflemiş, buraya Sincan Uygur Özerk Bölgesi adını vermiştir. Türkleri eğitimsiz bırakmak istenmesinden dolayı, halkın okuma yazma oranı düşüktür. Uygurlar 1980 yılında kullanılması için zorlandıkları Kiril Alfabesini reddetmişlerdir. Milli ve dini vecibeleri yasaklanmıştır. Dillerini konuşmaz olmuşlar, kitapları yakılmış, müzikleri yasaklanmış, camiler kapatılmış, din adamları ve âlimleri zulüm görmüştür. Ülkede Türklerin seyahat etme hürriyeti bulunmamaktadır. Çinliler, ticareti elinde tutmaktadır ve Türk gençleri arasında işsizlik oranı çok yüksektir. Çinlileri ülkeye yerleştirerek nüfusu kendi lehine çevirmeye çalışmakta, çok yoğun bir Çinli göçünü sevk etmekte, Türk nüfusu bölgeden uzaklaştırılmaktadır. Nükleer denemelerini bu ülkede yapmakta, insan hayatını ve tabiatı bozmakta, zehirlemektedir. Türklerin ifade hürriyetleri bulunmamaktadır, hürriyetlerini savunmak isteyenler esir -çalışma kamplarında toplatılmakta, her türlü eziyet ve işkence yapılmakta, çokça can kayıpları olmaktadır.
Çin Devleti bu zulümleri devam ettirme çabasındadır çünkü Çin yoğun bir şekilde batıya yönelim içindedir. Çin ile batı arasındaki fiziki engeller bulunmaktadır, bunların en önemlisi 1000 km.lik Taklamakan Çölü ve bitimindeki Doğu Türkistan’dır. Ayrıca ülkede petrol, doğalgaz, altın, bakır, uranyum gibi çok önemli zenginlikler bulunmaktadır. Uygurları bir engel olarak görmekte her türlü zulmü yapmaktan çekinmemektedir.
Bu uygulamaların adı işgaldir ve emperyalizmin bile daha gerisinde olan faaliyetlerdir.
Çin, insan hakları ihlâlleri ve ırkçılıkla ilgili birçok anlaşmayı imzalamıştır. Türk kamuoyu yetersiz de olsa belirli ölçüde bu zulümlere tepkisini göstermektedir. İnancımız odur ki Türk Yönetimi de zulümlere kayıtsız kalmayacak medeni ve hukuki çerçevede tepkisini ve gereğini yerine getirecektir.
Bizim mesafelerimiz uzundur, ufkumuz çok geniştir ve biz büyük bir aileyiz.
Celil Altınbilek
24.12.2018