Medeniyetlerde Hayatiyet Derecesi
Medeniyetler de insanlar gibidirler birden büyüyüp, gelişmeleri bir hayli zaman alır ve önceden devreden ve oluşan miras üzerinden gelişirler. Sonrasında hastalanabilir ve yorgun düşebilirler.
Bazı medeniyetler bencil olabilirler. Onlar yalnızca kendileri ve kendi insanları için vardır. Çıkarları her şeyin üzerindedir. Bu medeniyet mensupları dışarıya karşı insafsız oldukları gibi kendi içindeki zayıflara karşı da acımasız olabilirler, bu durumda çizginin altında, aşağıda kalan zayıf kimseler teşkilatlanıp bir sınıf oluştururlar. İçte başlayan bu sömürü düzeni daha bir tecrübe kazanıp dışa açılarak, bir sömürü düzenini geliştirir. Bu düzen, zayıfları ve güçsüzleri daha da kötü duruma düşürüp, onları daha da sömürür.
Bunun dışında, yeryüzünde diğerkâm medeniyetler de mevcuttur. Bu medeniyetlerde duygu hâkimdir. Diğerkâm medeniyetler, insanların huzur ve mutluluğu için vardırlar. Fakat çok kerre bencil medeniyetlerin gücü ve hâkimiyeti altına girebilirler. Bu medeniyetler akıl ve mantık üzerine kuruludurlar. Bu yüzden bencil medeniyetler maddi değerleri öne almışlardır.
Batı dünyası, ilk zamanları daha manevi temeller üzerine kurulmuşsa da zamanla maddi kimliğe bürünmüştür. Bu medeniyetler akıl ve mantığı yanlarına almasını bilmişlerdir. Maddi medeniyetler, maddi değerler üzerine Hedefler belirlemişlerdir, bu yüzden geniş halk kitlelerini bu hedeflere kolayca yöneltebilirler. Yeni hedefler göstermezlerse, yıpranmaya yok olmaya mahkûmdurlar. Akıl üzerinde hüküm süren ilim, kesin doğrular ve gerçekleri barındırmaz, eğer yenilikleri oluşturmazsa donuklaşır ve sönmeye yüz tutar. “Fen ilimleri olanı araştırır. Felsefi düşünce kendi kendini örerek geliştirir. Pozitif ilimler bile akıl ve tecrübenin dışında, ilk zaman kültürlerinin, efsanelerin, inançların etkisi altında kalmıştır.”* Fakat yine de akıl, mantık ve ilim, gelişmenin anahtarı olmuştur.
Bizim medeniyetimiz daha ziyade uhrevi özelliktedir. Manevi ağırlık üzerine kurulan medeniyetlerde duygular hâkimdir. Duygular insanları toplayıcı ve birleştiricidir. Temelinde inanmak vardır. “İnanmak, beklemek ve ümit etmektir. İnanmak ve inanç devamlılığın temelidir. Duygular eskimez ve daima yenidirler.”* Düşündüğümüz zaman duygularımız asgari seviyededir. Ancak, heyecanlandığımız vakitlerde zihin faaliyetlerimiz en alt seviyededir. Bu iki zıt unsurun insan üzerindeki etkisi eşit değildir. Aşırı derecedeki duygular, akli ölçü ve kayıt tanımazlar. Aklı kuvvetlendirmek, duygulara hâkim olmak değildir. Aksine duyguları eğitmek, akla hâkim olmaktır.”*
Bir medeniyet diğerine üstünlük sağlamak isteyebilir ve her türlü vasıtayla ona yıkmaya çalışabilir. “Baskıya boyun eğmemek, hayatiyet dolu bir kültüre sahip olan milletlerin şanındadır.”**
Duygular güçlü ve kuvvetli olursa, akli düşünce de güçlü olacak, birbirini tamamlayacaktır. Medeniyetler aklı ve duyguyu birleştirdiğinde, birbirini içinde harmanladığında, sıhhatli ve uzun ömürlü olurlar.
Celil Altınbilek
27.10.2021
*Ali Murat Daryal
**Emel Esin
FACEBOOK YORUMLAR