ÇANAKALE’YE DİĞER YÖNDEN BAKMAK
Çanakkale Savaşına, destanları ve kahramanlıkları üzerine çok şeyler söylendi, yazıldı. Gerçekten, en gencinden en yaşlısına kadar her bir kesimden vatan evlatlarının toprağa düştüğü, kıt imkânlarla büyük fedakârlıklar yapılarak kazanılan bu zaferler çok övgüye layıktır ve ne söylense azdır...
Vatan ve iman duygusu kuvvetli fakat kendi yorgun ve güçten düşmüş imparatorluğun, haçlı zihniyete ve sömürgeciliğe karşı kazandığı zafer gibi, aynı şekilde büyük mücadele ve zaferler kazanarak kurulan, genç cumhuriyetin temelleri de bu ruhla atıldı.
Zaferin üzerinden yüz yıl gibi bir süre geçtikten sonra, Ülkede bazı değerler bazılarınca yeniden sorgulanırken, zaferlerin ve başarıların millet üzerinde yarattığı güveni, birlikteliği kurcalamak, bozmak, bu millete savaş ve barışta hizmet edenlere haksızlık yapmak, neye ve kime fayda ve menfaat sağlayacaktır?
Büyük bir imparatorluğun bakiyesi olan Cumhuriyet, kendi öz topraklarını dahi kaybederek milli bir devlet olarak kuruldu. Osmanlı’da zaten yüz elli sene evvelinden beri geriye gidişi durdurmak için çareler aranıyor ve yenilik ve reformlar yapılıyordu. Çünkü teknoloji ve makineleşme de olduğu gibi, fikir hayatı ve düşüncede de istenilen başarılar elde edilemiyordu. Cumhuriyetle birlikte batı gibi ileri gitmeyi sağlamak için -kurumların ve düşüncenin iki bin yıllık devlet geleneği hesaba katılmadan- kendimize çokça yabancı birçok düşünce ve kurumu olduğu ithal ve kabul ettik.
Cumhuriyet, zor şartlarda ve yokluk içinde başladığı varoluş mücadelesinde, olumlu yünde çokça mesafeler alınmasına rağmen, gelmek istediği nokta yeterli olmayabilir. Son zamanlarda Milli olan kurumlara, kişilere ve değerlere ardı ardına hücum edilmektedir. Rejime dönük temel eleştiri konularından birisi de iman ve inanç temelleri üzerinden yoğun bir şekilde yürütülmekte, kurum ve kuruluşları bu temel üzerinden yeniden yapılandırılmak istenmektedir.
İman ve inanç konusunda bizim Selçuklu ve Osmanlıda devam eden bir sistemi hatırlatmakta fayda görüyoruz. Bu milletin inanç esasları medreselerde tahsil edilen dini eğitimden geçip cami ve hukuk sistemi olarak hayata, belirli prensipler dâhilinde nüfus ettiği gibi, bir de Osmanlı’nın kuruluşunu ve dinamiklerini hazırlayan Orta Asya menşeli Ahmet Yesevi, derviş ve erenlerinin çok önemli bir katkısı olmuştur. Onlar ki aklı ve ilmi bir arada tutarak, köşelerinde miskince oturmadan, bütün Diyar-ı Rum’a dağılarak, en ücra köşeye ulaşarak, hayatın her alanında tekkede, bağda bahçede, şiirde, fikirde, gazada, toprağı ve devleti ‘şenlendirmişlerdir’.
Bizim tarih içinde ve halen de yaşayan imanımız, kendine has özellikleri olan, dünyayı kucaklayan saf temiz ve milli bir iman anlayışıdır ki bu anlayış asırlar boyunca devam etmiş ve kitlelere adalet ve huzur vermiştir. Bu iman binlerce yıldır devam eden bir gelenek şeklinde yaşayış olmuş ve şifahi-sözlü- bir kültür olarak da tecelli etmiştir.
Bazı iddia sahipleri, son zamanlarda, bu imani değerler için, bizi yasaklar içinde bıraktılar, inancımızı yaşatmadılar, deseler de, bu şifahi gelenek yoğun bir şekilde devam etmiş, cemiyetin zihninde ve hayatında etkili olmuş ve bugünlere gelmiştir. Asıl tehlikeli olansa herkesi kucaklayan, bizi biz yapan milli değerlerin unutturulmak istenmesidir.
Şimdi Çanakkale Savaşlarındaki zaferler, ne çok şeyler başardığımızın ve dahi yenilerini yapabileceğimizin işareti olduğu halde, birileri çıkıp burada sen vardın yoktun demekle, ne yapmak istiyorlar? Kendilerini kimin ve neyin temsilcisi olarak görüyor ve kime hizmet ediyorlarsa, tarihçi görünümlü sıfatlarıyla! Çarpıtılmış veya bizden olmayan, düşman olanların fikirleriyle çamur atarak, Mustafa Kemal’in, Çanakkale’de ki başarılarını küçümseye çalışmak… Ne demektir, neyin nesidir? Bunlar hangi zeminlerde, hangi düşünceyle, nasıl, kiminle birlikte hareket etmekte ve fikirlerini beyan etmektedirler?
Milletin içinde ayrılık gayrılık yaratanlar, birilerinin emrinde, çıkarları için çalışanlar, özü sözü bir olmayanlar, taassubun ve dar düşüncenin içinde, hiç yenilenmeyen kaba veya kanlı inanç sahipleri… Sizler bilirsiniz ki: Biz milli ve imani değerleri birbirinden ayırmadan, birlik içinde hareket ettiğimiz, akla ve ilme önem verip, insanları sevip, taassubu kenara bıraktığımız zaman büyük ve hâkim millet olduk.
celil altınbilek
18.03.2015