Alper Tunga Destanı Üzerine/2
Türk destanlarını anlatırken yakın civarların destanlarından bahsedip, Türk Destanlarıyla devam edeceğiz. Destan sahasında İran da mühim bir yere sahiptir. İran-Acem, İslam istilası ile birlikte Arap orduları tarafından fethedilmişti. Tam bir Arap üstünlüğü altında, edebiyat ve yazımda İranlı Pehlevi dilini unutmuş, Araplardan sonra, Gazneli’lerle birlikte, ülke Türk hâkimiyetine girmişti. Ancak milli şuurda olan az bir Farslı kendi dillerini muhafaza etti. Öyle ki bu zorluklar ve yok olma tehlikesindeki İran’ı, bir âlim şair yeniden diriltti. O, “ çok sıkıntı çektim fakat Farsça ile Acem’i dirilttim.” diyen ve Şehnameyi yazan Firdevsi idi.
Ancak Firdevsi’den önce de Şehname yazılması için öncesinde çok çabalar olmuştu. Çünkü destan zamanları geçtikten sonra bile millî maziye karşı derin bir özleyiş vardı. İran saraylarında, hükümdarların önünde destan şiirleri okunmuştu. Samaniler devri Şairi Dakiki Şehname’nin 1000 beyitini yazmıştı, bir köle tarafından öldürülünce, Firdevsi bu 1000 beyiti kendi eserine aldı. Fars Milletinin destanî devirlerinden itibaren, Sasaniler devrine kadar anane ve yaşayışları, kahramanları, unutulmaz olayları bu destanda yazılmıştı. Bu durum devamlılığın kazanımıydı.
İran şehnamesinde Acemlerle Türklerin amansız ve uzun savaşları da vardı. Bu destanda bizim en büyük kahramanlarımızdan Alp Er Tunga’dan ilk defa orada söz edilmiştir. İran coğrafyasının bulunduğu topraklar, tarihi Türk yurtlarındandır ve İran ile Turan mücadele etmiş, yüzyıllar boyunca Türkler ve Farslar bu topraklara sahip olmak için çabalamışlardır. Şehname’de Afrasyab yani Alp Er Tunga düşman olarak gösterilmiştir.
Şehname’deki bu Türk destanın tamamı değil, ancak ağıt bölümü elimize ulaşmıştır. Elimize geçen bu bölümler İran bakışıyla anlatılmıştır. Turan ülkesinin önce şehzadesi sonra hakanı olan Alp Er Tunga, İran ülkesinin padişahıyla pek çok savaşlar etmiştir. Sonunda İran padişahı Alp Er Tunga’yı ziyafete davet etmiş kurduğu tuzak ile veya başka bir iddiada göre, bir dağda sıkıştırıp öldürmüştür (m.ö 625). Alp Er Tunga, batıda İskitler olarak da bilinen, Saka Devletinin hakanıdır, destan sayesinde köklerimiz oraya kadar ulaşır, Türkler Alp Er Tunga için asırlar sonra bile yuğ-matem törenleri yapmaktaydılar, O kahramandan, Kaşgari’de, Yusuf Has Hacip’de’, Bahadır Han’da, Uygur Destanlarında ve dahi nice tarihi eserimizde bahsedilmiştir. Karahanlılar, Uygurlar, Selçuklular kendilerinin “Afrasyab- Alp er Tunga” soyundan geldiklerini kabul ederler. Kaşgarlı’nın sözlüğünde bu kahraman için söylenen ağıtlardan bazı bölümler bulunmaktadır:
Alp Er Tunga Öldi mü?
Isız acun kaldı mu?
Ödlek Öçin aldı mu?
Emdi yürek yırtılur.
Alp Er Tunga öldü mü? Kötü dünya kaldı mı? Felek öcünü aldı mı? Şimdi yürek yırtılır. Devamında ise bugünkü şekliyle: Feleğin silahı hazır, Gizli tuzak kurulur, Beylerbeyini vurdurur. Kaçsa nasıl kurtulur? Beyler atlarını yorup, Kaygıdan çaresiz durup, Beti benzi sararıp, Sarı safrana döndüler. Erler kurt gibi hıçkırdı, Yaka bağır yırtıp durdu, Acı ağıtlar çığırdı, Yaş akar gözler kurur. Gönlüm içinden yandı. Yetmiş sene yaşlandı, Geçmiş zamanı andı. Geçen günler nerededir?... Ne mutlu bize ki asırları aşıp gelen, böyle bir kahramanımız mevcuttur.
Celil Altınbilek
10.2018
FACEBOOK YORUMLAR