Çağhan SARI

Çağhan SARI

[email protected]

Türk Eğitim Tarihimizde Köy Enstitüleri

09 Ağustos 2020 - 21:11 - Güncelleme: 09 Ağustos 2020 - 21:20

Türk Eğitim Tarihimizde Köy Enstitüleri 

Giriş

Cumhuriyet’in ilanı ile Türkiye’de birçok alanda inkılap gerçekleştirilmiştir. Bu inkılapların eğitim alanında önde gelenleri Tevhid-i Tedrisat kanunu ve Latin harflerine geçilmesidir. Latin harflerinin kabulünden sonra okuryazarlık seferberliği için Millet Mektepleri kurulmuş, Halkevleri de okuma yazma eğitiminde kullanılmıştır.(Aysal, 2005: s.270) Şehirlerde eğitim seferberliği sürerken köylerdeki eğitim de ele alınmıştır. Osmanlı Devleti’nin son yıllarında köylerde eğitimin düzenlenmesi konusunda Darülalimin’de bir takım çalışmalar yapılmıştır. Ziraat okulları ile ilgili nizamname yayınlanmıştır. (Akyüz, 2011: s.296) Cumhuriyetin ilk yıllarında da köylerdeki eğitimle ilgili çalışmalara devam edilmiştir. 1923 yılında toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde köylerde çiftçilik ve hayvancılık için uygulamalı okulların açılması, köylerdeki öğretmen ihtiyacı için de İstanbul’daki yüksekokul mezunu öğrencilerin köylerde en az bir yıl öğretmenlik yapmaları kararı alınmıştır. (Akyüz, 2011: s.392) Atatürk döneminde Türkiye’de davet edilen Amerikalı eğitim uzmanı John Dewey köylerde öğretmenlik yapacak kişilerin köylerde yetiştirilmesi tavsiyesinde bulunmuştur. Bu tavsiyeden hareketle 1926 yılında Kayseri Zincidere köyünde bir köy öğretmen okulu açılmıştır. Türk eğitim tarihinde köy öğretmenliği için açılan ilkokuldur. (Akyüz, 2011: s.392) Bu adımı 1927 yılında Denizli Erkek Muallim Mektebi’nin köy muallim mektebine dönüştürülmesi izlemiştir. Bu iki okul köy öğretmen okulu olarak diğer öğretmen okullarından müfredat olarak farklılık içermemiştir. 1933’te Dr. Reşit Galip’in eğitim bakanı olmasıyla birlikte köylerde eğitim için Mıntıka Muallim Mektepleri planlaması yapılmış ama hayata geçirilmemiştir. 1936 yılında Saffet Arıkan’ın eğitim bakanlığı döneminde Atatürk’ün önerisiyle köylerde ilkokul öğretmeni ihtiyacını karşılamak için orduda onbaşı ve çavuş rütbesiyle yer almış gençlerin altı aylık bir kursu tamamlayıp köylerde üç yıl ilkokul öğretmenliği yapmaları kararı alındı. Bu uygulama için Eskişehir’de eğitmen kursu açıldı. Yine 1936 yılında proje büyütüldü ve İzmir’de ve Eskişehir Çifteler ilçesinde Köy Öğretmen Okulları açıldı. Bütün eğitim seferberliğine rağmen köylerde eğitim meselesi için daha büyük adımlar atılması gerekmiştir. 1935 yılında yapılan sayıma göre 1935 sayımına göre Türkiye’nin nüfusu 16.200.694’tür. Bu nüfusun 7.974.226’sini erkek nüfus, 8.226.468’ini kadın nüfus oluşturmaktadır. Erkek nüfusun %68’inin, kadın nüfusun %89’unun okuma-yazma bilmediği, bu oranın toplam nüfusa göre ise %79 olduğu görülmektedir. (Şeren, 2008: s.209) Bu çalışmada Türk eğitim tarihi içerisinde Köy Enstitüleri incelenerek kuruluşu, faaliyetleri ve kapatılması incelenmiştir. 20. Yüzyıl’da Türkiye dersi kapsamında dördüncü temayı içererek Tarih ve Sosyoloji disiplinleriyle hazırlanmıştır. Çalışmanın kaynakçasında telif eserler ve akademik makalelerden istifade edilmiştir.

1. KÖY ENSTİTÜLERİNİN KURULUŞU

1.1. Enstitülerin Kuruluşu ve Teşkilatlanması

Atatürk’ün vefatından sonra İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesiyle hükümet üyelerinde de bazı değişiklikler yaşanmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı’na gelen Hasan Âli Yücel, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’la köylerdeki eğitim sorununu çözecek bir proje üzerinde çalışmaya başladılar. Geliştirilen projede okullarda öğrenciler uygulamalı çalışmalarla yetiştirilecek, yeteneklere göre atölye çalışmalarında bulunacaklardır. Okulların adına bu özellikleri barındıracağı gerekçesiyle Köy Enstitüleri denilmiştir. (Turan, 1999: s.41) Saffet Arıkan döneminde açılan eğitmen kursları ve öğretmen okullarını da bünyesine alan Köy Enstitüleri, 17.04.1940 gün ve 3803 sayılı kanunun kabul edilmesiyle kurulmuştur. (Goloğlu, 2011: s.221) Tonguç, enstitülerin kuruluş amacını açıklarken mevcut öğretmen yetiştirme sistemine eleştiri getirmiştir. Kitabi bilgilerle eğitim yapmanın yanı sıra köyde kalmak istemeyen öğretmenler yerine köy kökenli, çiftlik işlerini yerine getirebilecek öğretmenlerin yetiştirilmesi hedefleri olduğunu açıklamıştır.

Bakan Hasan ÂLİ Yücel tarafından TBMM’de enstitülerin kuruluş gerekçesi açıklanırken 40.000 yerleşim yerinin 31.000’inde okul olmadığı saptaması yapılırken 1936 yılı itibariyle köylerde 5.080 ilkokulun olduğu 6.091 öğretmenin 370.370 öğrencinin bulunduğu ifade edilmiştir. (Turan, 1999: s.41) 1940 yılında 14 Köy Enstitüsü açılırken, 1941’de 7 enstitünün daha açılmasıyla 21 Köy Enstitüsü hizmete girmiştir. (Akyüz, 2011: s.393) 1942 yılında bu okullara öğretmen ihtiyacını karşılama, müfettiş yetiştirmek ve rehberlik faaliyetleri yürütmek için Hasanoğlan Köy Enstitüsü bünyesinde eğitim süresi üç yılan bir Yüksek Köy Enstitüsü açılmıştır. (Akyüz, 2011: s.394) Bu kurum iki sene önce enstitü adına üç ayda bir yayın yapan dergi de çıkarmıştır. Enstitülerin öğrenci alımlarında kullanılacak form ve dilekçeler, öğrencilerin giyecekleri üniformalar, okul müdürlerine enstitülerin açılışları akabinde teslim edilmiştir. Öğrencilerin üniformaları ile beraber birer iş tulumu da verilmiştir. (Türkoğlu, 2004: s.170)  Yaptırılan Köy Enstitüleri için okulların kurulacağı yörelerdeki tarım ve hayvancılık faaliyetlerine uygun binalar yapılması için mimari yarışmalar düzenlenmiştir. Enstitü projeleri hazırlayan mimarların arasında Anıtkabir mimarlarından olan Emin Onat da görev almıştır. (Türkoğlu, 2004: s.203)

Açılan Köy Enstitülerinin binaları ise kampüs şeklinde  şu bölümlerden oluşmaktadır: yatakhaneler, lavabo ve tuvaletler, yemekhane ve mutfak, çamaşırhane ve banyo, açık hava yıkanma muslukları, sahra tuvaletleri, revir, fırın, kooperatif, ahır, ağıl, tavla, kümes, -yöreye göre- arılık, balıkhane, su deposu ve havuz, muhtelif depolar, elektrik santrali,bağ, bahçe, tarla, fidanlık, koruluk, çiçeklik, çeşitli tarım alanları, yönetim odası, öğretmen evleri, derslikler, kitaplıklar, laboratuvar, atölyeler, müzik salonu, tiyatro salonu, toplantı salonu, spor salonu, uygulama okulu ve çocuk bahçesidir. (Türkoğlu, 2004: s.202)

1.2. Enstitülerin Genel İşleyişi

Köy Enstitülerine öğrenci alımında ilkokulu tamamlamış, sağlıklı ve yetenekli çocuklar alınmıştır. Öğretmen olacak öğrenciler için eğitim süresi beş yıldır. Öğretmen atananlar 20 yıl zorunlu göreve tabii idiler. Aylık 20 lira maaş ve ailelerinin geçimlerini sağlayabilecekleri bir tarla verilecektir. Tarım için kullanacakları araçlar devlet tarafından karşılanacaktır. Öğretmen olarak mezun olacak öğrencilerden görev yapacakları köylerdeki her türlü eğitim ve öğretim faaliyetini yürütmeleri istenmekteydi.  (Turan, 1999: s.43)

Köy Enstitülerin yönetiminde ise özgünlük söz konusudur. Tonguç, vazifelendirdiği müdürlerine, müdür yardımcısı ve öğretmen ve usta öğretici belirleme öncelik vermiştir. İdareciler, Enstitü müdürü, müdür yardımcısı, eğitimbaşı, tarımbaşı, yapı-sanatbaşı, müzikbaşı, sporbaşı, sağlıkbaşı şeklinde sıralanmaktadır. Müdür yardımcıları arasında görev paylaşımı yapılmış birinci müdür yardımcısı, alan öğretmenlerinden ve ilgili öğrenci başkanlarından sorumlu idi. Bir diğer müdür yardımcısı muhasebe ve döner sermayeden sorumluydu. Döner sermaye, alım satım işleri, gereksinimi duyulan maddelerin teminini kapsayan kooperatif faaliyetlerini içermekteydi. Eğitimbaşı, ders öğretmenleri ve ders işleyişlerinden sorumluydu. İsimlerinden de anlaşılacağı üzere görevlendirilen birim başları kendilerine bağlı öğretmen ve usta öğreticilerden sorumlu olarak işleyişi sağlıyordu. (Türkoğlu, 2004: s.207)Köy Enstitülerinde yönetim yapılanması dikey değil yatay gelişmesine dikkat ediliyor, emir komuta yerine uyum ve dayanışma içerisinde çalışma disiplinine özen gösteriliyordu.

2. KÖY ENSTİTÜLERİNİN EĞİTİM PROGRAMLARI

2.1. Öğretmenlik Dersleri ve Eğitim Faaliyetleri

Köy Enstitülerinde 1940-1943 yılları arasında tek merkezden belirlenmiş bir eğitim planı yoktur. (Kaya, c.1, 2001: s.238) İlk yıllarda hazırlanan raporlar ve deneyimler ışığında Köy Enstitüleri öğretim programları 4 Mayıs 1943 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Beş yıllık eğitim süresi içerisinde kültür dersleri 114 hafta, tarım dersleri ve uygulamaları 58 hafta, teknik dersler ve atölye çalışmaları 58 hafta, yıllık tatil süresi 30 hafta olarak toplam 260 hafta planlanmıştır. (Türkoğlu, 2004: s.231) Haftalık saat ayrımı ise kültür derslerinde 22 saat, tarım derslerinde 11 saat, teknik derslerde 11 saat olarak oluşturulmuştur.

Kültür derslerinde toplam 5060 saat olmakla beraber Türkçe 736 saat, Tarih 322 saat, Coğrafya 276 saat, Yurttaşlık Bilgisi 92 saat, Matematik 598 saat, Fizik 276 saat, Kimya 184 saat, Tabiat 368 saat, Yabancı Dil 414 saat, El Yazısı 92 saat, Resim-İş 230 saat, Beden Eğitimi 184 saat, Müzik 460 saat, Askerlik 368 saat, Ev İdaresi ve Çocuk Bakımı 46 saat, Öğretmenlik Bilgisi 368 saat, Zirai İşletmeler Ekonomisi ve Kooperatifçilik 46 saat işlenmiştir. (Kaya, c.1, 2001: s.239) Öğretmenlik dersleri kendi içerisinde alt derslere ayrılarak Toplumbilim, İş Eğitimi, Çocuk ve İş Ruh Bilimi, İş Eğitimi Tarihi ile Öğretim Metodudur. Ziraat dersleri ise Tarla Ziraatı, Bahçe Ziraatı, Sanayi Bitkileri Ziraatı, Zootekni, Kümes Hayvanları Bilgisi, Arıcılık ve İpek Böcekçiliği, Balıkçılık ve Su ürünleri, Ziraat Sanatlarıdır. (Akyüz, 2011: s.394) Bahçe Ziraatı dersinin alt kollarında fidancılık, meyvecilik, bağcılık ve sebzecilik dersleri yer almaktadır. Teknik dersler de Köy Demirciliği, Köy Dülgerciliği, Köy Yapıcılığı derslerinden oluşurken kız öğrenciler bu dalda ayrıca Köy ve El Sanatları dersini de almaktadır.

Enstitülerin ilk yıllarında karma eğitim verilirken 1950 yılından sonra kız öğrenciler Kızılçullu ve Beşikdüzü enstitülerinde eğitim görmüş, karma eğitime son verilmiştir. (Akyüz, 2011: s.394) Yıllık tatil süresi 45 gün olurken staj görevleri bu tatil sürelerinde de geçerlidir. Köy Enstitülerinde genel başarısızlık ortalaması %8 olurken en başarısız dönem 1945-1946 eğitim yılında %18 oranıyla yaşanmıştır. (Türkoğlu, 2004: s.243) Enstitü eğitiminde beş ilke belirlenmiştir. Bunlar, çevreye uygunluk ilkesi, öğrencinin doğasına uygunluk ilkesi, kendi kendini yönetim ilkesi, iş içinde ve kendi kendine çalışma ilkesi, öğrenciye yetki ve sorumluluk verme ilkesidir.

2.2. Güzel Sanatlar ve Kültür Faaliyetleri ile İş ve Üretim Alanında Kazanımlar

Klasik okullara kıyasla enstitülerin ayırt edici özelliklerinden biri de güzel sanatlar ve kültürel faaliyetleridir. Öğrencinin seyirci veya dinleyici olarak sınırlı kalmayarak hayal gücünü geliştirerek etkinlik üretmesini hedefleyen Tonguç, enstitü müdürlerine gönderdiği talimatında okulun her yerinde öğrencilerin müzik aleti taşıması ve çalmasının serbest bırakılmasını istemiştir. (Türkoğlu, 2004: s.294) Müzik çalışmalarında öğrenciler, mandolin, gitar, akordeon, davul ve keman gibi enstrümanlar kullanırken tür olarak daha zengin enstrümanlara sahip enstitüler de vardır. Örneğin Trabzon’daki Beşikdüzü Köy Enstitüsünün demirbaşında 1 piyano, 1 alto, 1 viyolonsel, 48 keman, 20 mandolin, 10 kemençe, 2 zurna ve 4 saz bulunurken öğrencilerin de şahsi malları olarak birçok keman, mandolin ve kemençe vardır. (Kaya, c.2, 2001: 2.121) . Enstitülerde oluşturulan korolarda batı klasikleri de Türk Halk Müziği ezgileri de okunurdu.

Tiyatro etkinliklerinde de birçok yerli yabancı piyes sahnelenmiştir. Öğrencilerin kendilerinin yazıp hazırladıkları temsillerin yanında batı tiyatrosundan ilk kez 17 Nisan 1944’de Hasanoğlan’da Sophokles’in Kral Oedipus’u oynanmıştır. Öğrencilerin imkânlar dâhilinde bazı zamanlarda Ankara Devlet Konservatuarı’nın provalarını izlemeleri sağlanmış, Bedrettin Tuncel’e Tiyatro Tarihi kitabı ders kitabı olarak okutulmuştur.(Kaya, c.2, 2001: s.113-114) Enstitülerde sahnelenen oyunlar arasında Bizim Şehir, Necip Kafakâğıdı, Bir Yaz Gecesi Rüyası ile Julius Caesar, Müfettiş, Çömlek, Kibarlık Budalası oyunları vardır. Bu oyunların haricinde ayrıca batı klasiklerinden de temsiller uyarlanmıştır. Köy yaşamını konu alan bu oyunlarda hiciv ve yerme sanatından da yararlanılmıştır. Enstitülerde sanat kolunun resim heykel çalışmalarında yağlı boya çalışmaları yapılmış, resimlerin çerçeveleri marangoz işliklerinde düzenlenerek büyük şehirlerde sergiler açılmıştır. Halk oyunları, beden eğitimi ve spor faaliyetleri de gerçekleştirilmiştir. (Kaya, c.2, 2001: s.128: Türkoğlu, 2004: s.311)

Bu kazanımlar başlıca tarımda çağdaş yöntemleri öğrenmek, üretimi nitelik ve nicelik bakımından arttırmaktır. Öğrencilere nalbantlıktan motorculuğa kadar teknik kazanımlar sağlanmıştır. Mezun olup öğretmenliğe başlayanlar gittikleri okullarda bu kazanımları aktarmaya gayret etmişlerdir. (Akyüz, 2011: s.396)

3. KÖY ENSTİTÜLERİNİN KAPATILMASI 

3.1. Enstitülere Yönelik Eleştiriler ve Siyasi Tartışmalar

 Köy Enstitülerine yönelik eleştiriler, kuruluş görüşmelerinde başlamıştır. Kazım Karabekir, okulların şehirli ve köylü olarak ayrımcılık yaptığını iler sürmüştür, Hasan Âli Yücel bu iddiayı reddederek okulların aydınlar yetiştireceğini savunmuştur. (Turan, 1999: s.42) Tarihçi Şerafettin Turan, eleştirileri beş maddede toplamıştır. Enstitülere karşı olanlar köylü şehirli ayrımı yapıldığını iddia etmektedir. Okullarda öğrencilerin yapı işlerinde çalıştırılması sol ideolojiye öykünme olup komünizmi andırmaktadır. Yöneticiler Marksist bilinen kişilerdir. Yatılı karma eğitim Türk aile ve ahlakına uymamaktadır. Okulların bina yapımında anayasanın eşitlik ilkesi çiğnenmektedir. (Turan, 1999: s.47) Bu eleştiriler, 1946 yılında çok partili hayata geçilmesiyle artmıştır. Demokrat Parti’nin kuruluş sürecinde Cumhurbaşkanı İnönü ile Celal Bayar arasında geçen görüşmede İnönü, Bayar’dan Köy Enstitüleri ile ilgili muhalefet yapılmamasını istemiştir. (Çufalı, 2004: s.62) Çok partili hayata geçilmesi ile enstitülere karşı muhalefet DP tabanından yükselmiştir. CHP, DP’nin ‘enstitülerde komünizm propagandası yapılıyor’ söylemi karşısında reform yapma kararı almıştır. (Zürcher, 2007: s.311) 5 Ağustos 1946’da Yücel yerine Milli Eğitim Bakanı olan Şemsettin Sirer, İsmail Hakkı Tonguç’u görevden almış enstitüdeki 500 yöneticiden 400’ünü uzaklaştırmıştır. Karma eğitime son verilmiş, programda değişiklikler yapılmıştır. DP’den gelen bir başka eleştiri öğretmen okullarından mezun olan kişilerle enstitülerden mezun olarak öğretmenliğe başlayanlar arasında özlük hakları bakımından farklılıklar olmasıdır. Enstitü mezunu öğretmenlerin bağlı oldukları mevzuat daha ağırdır. Örneğin diğer öğretmenlerin staj süresi 1-3 yıl iken enstitü mezunu öğretmenler 3-6 yıl staj ve 20 yıl mecburi hizmete tabiilerdi. (Yücel, 2001: 98)

3.2. Enstitülerin Kapatılması

Demokrat Parti’nin 1950’de iktidara gelmesiyle beraber Köy Enstitüleri hakkında tamamen kapatılma kararı alınmıştır. DP’li Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri 1952’de aynı anda hem öğretmen, ziraatçı veya sanatkar yetiştirmenin mümkün olmayacağı görüşüyle 1952-1953 eğitim yılında programın genel dersler ağırlıklı hazırlatmıştır. (Akyüz, 2011: s.396) Kuruluş ilkelerinden ve sisteminden çok partili hayata geçilmesiyle uzaklaşan enstitüler nihayet 27 Ocak 1954 günü öğretmen okullarına dönüştürülerek kapatılmıştır. (Turan, 1999: 51)

DEĞERLENDİRME

Köy okulları, taşrada nitelikli insan yetiştirme iddiası ile yola çıkmış, eğitimde uyguladığı katılımcılık ve sorumluluk üstlenme ile günümüzde dahi rol model taşıyabilecek etkinliklerde bulunmuştur. Köylerdeki sosyokültürel ve ekonomik durumun toparlanması umuduyla girişilen çalışmalarla 20.000 öğretmen, 2.000 sağlık görevlisi yetiştirmiştir. Bakan Hasan Âli Yücel’in ve enstitülerle ilgilenen İsmail Tonguç’un çabalarının ardından çok partili yaşamda, kırsalda sermaye sahiplerinden toplumun diğer kesimlerine kadar uzanan kişilerin  menfaatlerine ve siyasi anlayışlarına aykırı gelen uygulamalar nedeniyle Köy Enstitüleri hedef gösterilmiştir. 1946’tan sonra CHP, enstitülerde tavizler vererek eleştirileri önlemeye çalışmıştır. DP’nin iktidara gelmesinin ardından ise teknik olarak kuruluş çizgisinden uzaklaşan okullar öğretmen okullarına dönüşerek kapatılmıştır.

Enstitülerin aydınlanma hamlesinde kaldıraç olacağı iddiası bugün de ileri sürülmektedir. Köy insanını bilimle, sanatla ve çağdaş tarım ile hayvancılıkla buluşturması, kırsal yaşamın kalkınması için önemli bir adım iken bu adımı insanları köyde tutma politikası olarak nitelendirenler de olmuştur. Köy Enstitülerinin kapatılma gerekçesinde, hem öğretmen hem ziraatçı yetiştirilemez ifadesinin arka planında siyasi tartışmaların olduğu muhakkaktır. Nitekim okullar eğitim faaliyetini sürdürdüğü dönemlerde yukarıda belirtildiği gibi binlerce bu şekilde donatılmış eğitmen yetiştirmiştir. Somut olarak enstitülerin kurulmasından sonra köylerde okuryazar sayısında artış yaşanmıştır.

Çağhan SARI

KAYNAKÇA

  1. Kitap

AKYÜZ, Yahya, Türk Eğitim Tarihi, Pegem Akademi, Ankara 2011.

ÇUFALI, Mustafa, Türkiye’de Demokrasiye Geçiş Dönemi (1945-1960), Babil Yayıncılık, Ankara 2004.

GOLOĞLU, Mahmut, Demokrasiye Geçiş, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2013.

KAYA, Yalçın, Bozkırdan Doğan Uygarlık Köy Enstitüleri, c.1, Tiglat Matbaacılık, İstanbul 2001.

______, _____, Bozkırdan Doğan Uygarlık Köy Enstitüleri, c.2, Tiglat Matbaacılık, İstanbul 2001.

TURAN, Şerafettin, Türk Devrim Tarihi, c.4/1, Bilgi Yayınevi, Ankara 1999.

TÜRKOĞLU, Pakize, Tonguç ve Enstitüleri, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2004.

YÜCEL, Serhan, Demokrat Parti, Ülke Kitapları, İstanbul 2001.

ZÜRCHER, Erik Jan, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul 2007.

  1. Makale

AYSAL, Necdet, “Anadolu’da Aydınlanma Hareketinin Doğuşu: Köy Enstitüleri”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S:35-36, Mayıs-Kasım 2005, ss.267-282

ŞEREN, Mehmet, “Köye Öğretmen Yetiştirme Yönüyle Köy Enstitüleri”, Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, C:28, S:1, 2008, ss.203-226.

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum