İkinci Dünya Savaşı 1 Eylül 1939 tarihinde Almanya’nın Polonya’ya saldırması ile başladı.[1] Almanya, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra imzaladığı Versallies Barış Anlaşması’ndaki ağır şartlar sebebiyle zorluklar yaşadı. Almanya’daki şartlar Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’ni iktidara taşırken Şansölye olan Adolf Hitler, kısa bir sürede Versallies Barış Anlaşması’nın maddelerini devre dışı bırakmaya başladı. Almanca konuşulan bölgeleri tek bayrak altında toplamak için ‘Lebensraum’[2] adını verdiği politikasıyla yayılmacılığa başladı.[3] 1937’de Avusturya ile birleşen 1938’de Çekoslovakya’ya giren Almanya’ya karşılık İngiltere ve Fransa bir ihtarda bulundu. Polonya’ya saldırması halinde Almanya’ya savaş açacakları notasını verdiler.Almanya Polonya üzerindeki emelinden vazgeçmedi. Polonya’da Danzig koridoru denilen bir bölge bulunuyordu ve Almanya bu bölgeyi almak istiyordu. Bu gerekçe ile 1 Eylül 1939’da Polonya’ya girince Fransa ve İngiltere, Almanya’ya savaş ilan etti. 1940’ın Mayıs ayına gelindiğinde Almanya hızlı bir taarruz savaşıyla Fransa’yı saf dışı bıraktı. 1941’de Almanya daha önce aralarında imzalanan saldırmazlık anlaşmasını çiğneyerek SSCB’ye saldırdı.[4] Aynı yılın Aralık ayında Almanya’nın müttefiki Japonya, Pearl Harbor limanında ABD donanmasını savaş ilanı olmaksızın bombalayınca savaş, Avrupa savaşı olmaktan çıktı. [5]
İkinci Dünya Savaşı başladığında Türkiye’de İsmet İnönü cumhurbaşkanlığının ilk senesini tamamlamamış bulunuyordu. Ordu bir önce ki dünya savaşından kalma silahlarla donatılmış az sayıda tank ve demode uçaklara sahipti.[6] Türkiye bu şartlar altında harbe girme niyetinde değildi. Ancak 1941’de Almanya’nın Yunanistan’ı işgal ederek sınırlara gelmesi, Meriç Nehri üzerindeki köprüleri havaya uçurması kısa süreli bir tedirginliğe yol açtı. Alman Büyükelçisi Von Papen’in gayretleri, Türkiye’nin Almanya yanında savaşa katılması, bu sağlanamıyorsa da tarafsızlığının sağlanmasıydı.[7] Hitler ve İnönü arasında mektuplaşmalar ile iki ülke arasında bir sıcak çatışma yaşanması ihtimali asgariye indirgendi. 1942’den sonra ise Mihver Devletleri Almanya, İtalya ve Japonya’ya karşı Müttefik Devletleri olan ABD, İngiltere ve SSCB, Türkiye’nin savaşa girmesi konusunda baskı yapmaya başladı. İngiltere Başbakanı Churchill, cumhurbaşkanı İnönü ile Adana’da bir araya geldi.[8] İngiltere, Türkiye’nin savaşa girmesini isterken ordunun donatılması için gerekli malzemelerin temin edileceği garantisini veriyordu. Özellikle Alman ordularına Balkanlardan açılacak bu yeni cephe ile Almanya’nın SSCB üzerindeki baskısı azaltılacak ve Almanya güneyden abluka altına alınmaya başlanacaktı. İnönü teklifi prensipte kabul etti ancak yardımın sağlanması şartını koştu. 1943 senesinin başında ise ABD Başkanı Roosevelt İngiltere Başbakanı Churchill ve Türkiye Cumhurbaşkanı İnönü bu kez Kahire’de bir araya geldi.[9] Müttefikler yine aynı teklifi iletirken İnönü yardımın gelmesi konusunda ısrarcı tutumunu sürdürdü. Bu aşamada ise SSCB’nin görüşleri değişti. SSCB 1943 ile beraber Stalingrad’da Alman ordularını mağlup etmiş ülkesinden Alman birliklerini püskürtmeye başlamıştı.[10] Zaferine ortak olabilecek bir cephenin kurulmasına yanaşmıyor, Almanları püskürtmenin siyasi ve askeri sonuçlarını tek başına sahiplenmek istiyordu. Bu nedenle Türkiye’ye yardım yapılmasını veto etti. Türkiye de savaşa girmedi.
Müttefikler savaş boyunca tıpkı Türkiye örneğinde olduğu gibi önemli kararları daima konferanslarda aldılar. Kuzey Afrika’ya ABD ordusu girdikten sonra Kazablanka Konferansı’nı topladılar. Bu konferanstan İtalya’ya çıkarma kararı çıktı. Nitekim Tahran Konferansında SSCB, ABD ve İngiltere devlet başkanları ve başbakanı bir araya gelerek savaşın gidişatı hakkında kararlar almış bulunuyorlardı. 1945 senesine girilirken, Fransa kurtarılmış, SSCB orduları Polonya ve Macaristan’a girmiş, İtalya çökmüş, Almanya ana yurdunu savunma hazırlıklarına girişmiş bulunuyordu.[11] Müttefikler, Mihver devletlere kayıtsız şartsız teslim olmaktan başka bir seçeneklerinin olmadığını, herhangi bir ateşkes müzakeresi yapılmayacağını bildirdi. Almanya ise asla teslim olmayacağını duyurarak son ana kadar savaşacağını belirtti. Müttefikler, Almanya’ya batıdan ve doğudan taarruza başlarken, Almanya’nın savaştan sonra nasıl idare edileceğini, nasıl işgal bölgelerine ayrılacağını görüşmek için Yalta konferansını topladılar.[12] 4-11 Şubat 1945 tarihinde Yalta’da Livadia sarayında gerçekleşen toplantıda dikkati çeken bir husus, SSCB lideri Stalin’in katıldığı ikinci konferansın da SSCB topraklarında düzenlenmiş olmasıdır.[13]
Savaş sırasında Türk basını tarafsızlığı ile haber aktarırken zaman zaman bazı gazeteler sempati duydukları tarafı ima etmekten geri kalmıyordu. Özellikle Cumhuriyet gazetesi Almanya sempatizanı yayınlar yaptığı gerekçesi ile üç ay kapatma cezası aldı. [14]Savaşın ilk yıllarında Adolf Hitler – bir başka deyişle Führer – ile ilgili haberleri ön planda tutan basın, savaşın sonuna doğru SSCB ile ilişkilerin gergin olması nedeniyle de Müttefiklerden özellikle ABD ve İngiltere’ye yakınlık hissettiren haberleri titiz ifadelerle yayınlıyordu. Türk basınında çıkan Yalta konferansı haberlerinin detaylarını inceleyelim.
Akşam Gazetesi’nde Yalta Konferansı Haberleri
Necmeddin Sadak’ın sahibi olduğu Akşam gazetesinin genel yayın yönetmenliğini Hikmet Feridun Es yapmaktaydı. Gazetenin önemli köşe muharriri Refik Halid Karay’ın yazıları birinci sayfada sağ alt köşede yayınlanıyordu. Akşam diğer gazetelerde de olduğu gibi müttefik üç devletten, ‘Üç Büyükler’ adıyla bahsetti. Gazete Yalta konferansı ile ilgili ilk haberini 6 Ocak 1945 tarihli sayısında verdi. Londra radyosu kaynaklı habere göre üçler 20 Ocaktan sonra toplanmaya karar verdikleri, ancak şuan toplantı gününün ve yerinin kararlaştırılmadığı yazıyordu[15] Üç Büyükler haricinde Özgür Fransa lideri De Gaulle’nin de katılmasının muhtemel olduğu haberi ile konferans haberleri devam etti.[16] Üç gün sonra çıkan haberde ise konferans yeri ile ilgili ilk spekülasyon okuyucuya duyuruldu. Stalin’in, can güvenliği gerekçesiyle SSCB topraklarından çıkmak istememesi nedeniyle konferansın, daha önce de bir konferansa ev sahipliği yapmış olan Tahran’da tertip edileceği yazıldı.[17]
Ocak ayının son haftasına kadar Akşam gazetesinde konferans ile ilgili başka bir haber yer almaz iken savaşın gidişatı üzerine her gün geniş tafsilatla haberler birinci sayfadan verildi. 24 Ocak tarihli Akşam gazetesinde konferans yeri ile ilgili ikinci spekülasyon olan İtalya adı duyuruldu. Habere göre, uçak mesafeleri ile hem SSCB hem İngiltere’ye eşit mesafe sayılabilecek konumda olan İtalya, Müttefiklerin de kontrolüne geçtiği için güvenliydi.[18] Yine yaklaşık iki hafta boyunca konferans ile ilgili bir haber verilmedi. Konferansın toplanmasından iki gün sonra[19] Akşam gazetesinde konferans ile ilgili haberlerin başladığını görmekteyiz. 6 Şubat tarihli haber imzasız bir yazı taşımaktadır. Yazının başlığı, ‘Üçler Konferansı Eğer Toplanmışsa Niçin Bu Derece Gizli Tutuluyor‘ idi.[20] Yazı Amerikan gazetelerinden haber derleyerek kaleme alındığını izah etmekte ve konferans ile Amerika’daki beklentileri okuyucuya aktarmaktadır. Ertesi gün çıkan Akşam gazetesi, Londra radyosunu kaynak göstererek konferans yerini Gürcistan olarak okuyuculara duyururken 8 Şubat tarihli sayısı konferans gündeminde İran petrollerin olacağını ve ABD’nin üç görüşünü yazmaktadır. Buna göre; Küçük devletler için açık kapı siyaseti izlenecek, tek taraflı hareket edilmeyecek, SSCB kurtardığı bölgelerdeki komünistleri himaye etmeyecekti.[21] Konferansta Almanya’nın kayıtsız şartsız teslim olması için ihtar edilmesi kararı alındığı haberini de İngiliz Daily Telgraph gazetesi kaynak gösterilerek yayınlandı.[22]
10 Şubat 1945 tarihli sayısında gazete konferans hakkındaki haberi manşetten verdi. Haberin devam metnini de üçüncü sayfasından nakletti. Balkanlar konusunun konferans gündemini fazla işgal etmediği[23] ve De Gaulle’nin de daha önce iddia edilenin aksine konferansa çağrılmadığı haberleri yayınlanırken Washington gazeteleri kaynak gösterilerek Roosevelt’i eleştiren yazılardan derleme yapıldı. [24]
Konferansın sona erdiği 11 Şubattan iki gün sonra çıkan gazetenin sayısında nihayet konferans yerinin Yalta olduğu okuyuculara duyuruldu. Ayrıca gazete manşetten SSCB’nin Japonya’ya savaş ilan edeceğini aktarıyordu. İlerleyen tarihlerde Birleşmiş Milletler’in kurulmasının da içinde olduğu bir karar metninin yayınlanacağı o gün verilen haberler arasındadır.[25]
Konferansta çekilen fotoğraflar 14 şubatta birinci sayfada yer alırken Churchill’in Atina ziyareti haberi sağ sütunda yer aldı. Yalta toplantısının sona ermesine rağmen haber akışı bir kesintiye uğramadı. Toplantı hakkında net olmayan, muğlak kalan yanlar bu süreçte aydınlandı. Konferans sonrası alınan kararlar ve yankıları haber olarak aktarıldı. 17 Şubat’ta Anadolu Ajansı, Moskova Radyosu’nu kaynak göstererek Kırım’daki toplantının ev sahibi olan SSCB’ye karşı ABD Başkanı Roosevelt’in memnuniyet mesajı yayınlandığını bildirdi.[26] Hemen ertesi gün ise ABD Başkanı’nı eleştiren bir haber dikkati çekmektedir. Bu habere göre ABD Başkan yardımcısı Truman[27], Roosevelt’ten askeri sırlara dokunmadan daha çok açıklamada bulunmasını istiyordu. Gazetenin hemen sol sütununda ise De Gaulle’nin, Roosevelt tarafından kendisine iletilen görüşme teklifini reddettiği yazmaktadır. [28] Yalta ile ilgili Akşam gazetesinde çıkan son haberin tarihi ise 1 Mart’tır. Bu tarihte çıkan haber manşetten verilirken haber şöyledir; ‘M. Roosevelt diyor ki: Bundan sonra harp olmayacak, bazı gizli anlaşmalar yapıldı”. Haberin içeriğinde on bir gün önce çıkan eleştirilere yanıt maiyeti taşıdığı görülmektedir.[29]
Cumhuriyet Gazetesi’nde Yalta Konferansı Haberleri
Kurtuluş Savaşı sırasında Yeni Gün adıyla yayın yapan Cumhuriyet gazetesinin sahibi Yunus Nadi Abalıoğlu’ydu. Gazete 7 Mayıs 1924’te Cumhuriyet adını aldı. 1940’da hükümetin yayın politikasına muhalefetten 90 gün kapatma cezası aldı. Cezanın nedeni ile ilgili yayın yapma yasağı da kondu. Aslında Cumhuriyet gazetesi İkinci Dünya Savaşı’nın ilk yıllarında Almanya’yı destekleyen yayınları ile sempatisini dışa vurduğu için bu cezayı alıyordu. Gazete, Mussolini dönemi İtalyası’yla ilgili haberlerinde de Mussolini’den Duçe olarak söz etmektedir. Cumhuriyet gazetesinin haberlerine bakıldığında yukarıda incelenen Akşam gazetesi ile bir kaç farklılık göze çarpacaktır. Bunun başlıca sebebinin habercilikte olan ‘haber atlatma’ yani bir ajansın verdiği haber yerine başka bir haber verme taktiği olarak açıklanabilir.
Cumhuriyet’in Yalta konferansı ile ilk haberi 25 Ocak 1945 tarihini taşımaktadır. Diğer gazetelere nispeten hadiseyi üç hafta kadar geç ele aldığı görülmektedir. Haber metninde ‘Üçler Konferansında Neler Konuşulacak?’ başlığı atılırken toplantı yerine değinilmiyordu. Bir hafta sonra çıkan bir haberde ise birinci sayfada oldukça küçük bir kutucuk içerisinde Roosevelt’in temsilcisinin Londra ve Moskova’ya ziyarette bulunacağı yazıyordu.[30]
Şubat ayının ilk Cumhuriyet’inde ABD Başkanı’nın, İngiltere Başbakanı ve Dış İşleri Bakanı’nın Moskova’da bulunduğu tahmini Ankara radyosu kaynak gösterilerek verildi.[31] 4 Şubat tarihli Cumhuriyet gazetesi, Akşam gazetesinden farklı olarak konferansın Köstence’de toplanıldığı sanısını okuyuculara ana sayfadan duyurdu.[32] Haberin alt metninde müttefiklerin Alman halkını nazilere karşı durması için bir demeç yayınlayacakları belirtiliyordu. Bu detay diğer gazetelerde mevcut değildi. İki gün boyunca konferans hakkında bir haber bulunmaz iken 7 Şubat tarihli sayıda konferans yerinin yine değiştiği görülmektedir. Bu sefer de Karadeniz’de Soçi kentinde toplanıldığı iddiası yer alırken, ABD görüşü hakkındaki ifadeler, Akşam gazetesindeki aynı tarihteki haber ile örtüşmektedir.
Müteakip sayılarda konferans yeri hakkındaki spekülasyonlar durdu. 9 ve 10 Şubatta çıkan Cumhuriyet, toplantı ile ilgili detay vermek yerine benzer iki başlık atarak haber değeri olmayan cümlelerin kullanması dikkat çekicidir. Haber metinlerinde ‘sanıldığına göre’ ifadesinin konulması, tereddütlerin muhafaza edilmesi, güvenilir kılmamakta, her ne kadar ‘Moskova’, ‘Washington’ gibi kaynakların gösterilmesine rağmen doğruluğu sorgulamaktaydı.[33] 13 Şubat tarihli Cumhuriyet’in manşetindeki bir kelime de yine dikkatleri haberin içeriğinden çok şekline yöneltmektedir. Manşet şöyledir; ‘Karadeniz Konferansı Bitti: Üç Müttefik Devlet Şefi harb planlarında olduğu gibi sulh esaslarında da tam bir anlaşmaya vardılar’.[34] Manşetteki şef kelimesine bir eleştiri getirilebilir. Nitekim şef kelimesi totaliter veya kapalı rejimlerdeki devlet başkanları için kullanılırken İngiltere ve ABD için bu tanımın kullanılmasının uygunluğu sorgulanmaktadır. Çünkü ABD başkanlık seçimi göz önüne alınınca şef tanımıyla uyuşmamaktadır. Yine söz konusu İngiltere’nin temsilcisi devlet başkanı değil ülkenin başbakanıdır.
Bir gün sonraki Cumhuriyet gazetesi, İngiliz, Sovyet ve Amerikan basınından derlediği konferans sonrası haberlerini aktardı. Nadir Nadi Kırım Tebliği başlıklı yazısında konferansı değerlendirdi.[35] Sonraki günlerde birbirini tekrar eden haberler ile devam etti. Cumhuriyet gazetesinin daha önce aldığı cezadan mı yoksa haber alma servisindeki başka aksaklıklar mı bilinmez, yeni haberlerin aktarılmasında güçlük yaşadığı görüldü. De Gaulle’nün Roosevelt ile görüşmeyi reddetmesi haberi dışında Akşam’da yer alan haberlerin Cumhuriyet’te yer almamasıyla beraber askeri kaynaklı haberlerin de zayıflığı diğer gazeteler incelendiğinde ortaya çıkmaktadır.
Gazete bu eksikliğini köşe yazıları ile giderme yoluna gittiği anlaşılmaktadır. Sadece Nadir Nadi değil, Prof. Dr. Yavuz Abadan gibi dönemin önemli kalemlerimin köşe yazıları ana sayfadan verildi.[36] Nadir Nadi ve Yavuz Abadan’ın yazıları dönüşümlü olarak ana sayfadan sunuluyor, gazetenin en sol alt sütununda verilmekteydi.
Son Posta Gazetesi’nde Yalta Konferansı Haberleri
Zekeriya Sertel ve Selim Ragıp Emeç tarafından tarafından kurulan Son Posta gazetesi yayın hayatına 27 Temmuz 1930 tarihinde başladı. Sol bir çizgiye sahip gazetenin özellikle İsmet İnönü’ye yönelik muhalif tavrı matbuat dünyasında malumdu. Gazetenin ekonomik gücünün iyi olması nedeniyle İkinci Dünya Savaşı sırasında günde 8 sayfa yayın yapabiliyordu.
Son Posta gazetesinin Yalta konferansı ile ilgili haberi 22 Ocak 1945 tarihinde başladı. Gazete haberi küçük bir pencerede ‘Üç Büyükler Toplanıyor’ şeklinde verdi. 4 Şubat tarihinde ise Londra radyosunu kaynak göstererek ‘Üç Büyük Şef Köstence’de Toplandı’ manşetini attı. Son Posta gazetesi de Cumhuriyet gazetesinde olduğu gibi devlet liderlerinin tamamı için şef kelimesini kullandı. Toplantıya dair ilk gün haberine göre liderler Alman halkının teslim olması için bir bildiri yayınlayacaklardı. Ayrıca gazete Tahran konferansında yayınlanmış bir fotoğrafı tekrar baskı yaparak haberinde kullandı. [37] Gazetenin haber kaynakları arasında diğer gazetelerden farklı oalrak Britanova ajansı ve Sunday Express gazetesi de bulunuyordu. [38] Gazete, 8 Şubat tarihli sayısında üç liderin gravürünü yayınlayarak toplantıdaki gündem maddelerini okuyucusuna duyurdu. Gazetenin haberine göre, ‘Almanya’nın işgali ve kontrolü, kurtarılmış Avrupa memleketlerinde siyasi ve iktisadi durum, sulhün idamesi için milletler arası daimi bir teşkilatın kurulması olarak toplantı gündemleri sıralandı. Teferruatlı bir şekilde Yalta konferansı gündemini yayınlayan Son Posta gazetesinin bu haberdeki kaynağı Moskova radyosuydu.
11 Şubat tarihli Son Posta gazetesinin dikkat çeken haberi Fransa’nın konferansa çağırılacağı haberidir. Halbuki diğer gazeteler bu haberi çok daha önceden vermiştir. Gazetenin o gün ki atlatma haberi ise ‘Müttefik Avrupa Komutanlığı ihdas ediliyor’ başlıklı haberidir. Moskova kaynaklı bu haberde ‘sanıldığına göre’ ibaresi bulunmaktadır. 12 Şubat tarihli Son Posta gazetesi ‘Üç’lerin konferanstaki müşterek kararlarını manşetine taşıdı. 14 Şubat tarihli sayısında ise bir başka atlatma haberi manşetine taşıdı. Almanların Yalta kararlarını ‘caniyane’ tavsif ettiklerini yazan gazete, Londra’daki Polonya Hükümetinin Kırımdaki alınan kararları kabul etmediğini bildiriyordu. [39]Son Posta gazetesinin atlatma haber tercihi, gazetenin istihbaratının noksanlığından kaynaklanmamaktadır. Gazetenin yukarına değinildiği ekonomik şartlarının iyi olmasına rağmen diğer üç İstanbul gazetesine oranla tirajının daha düşük olması nedeniyle farklı haber sunabilmek stratejisinden ileri gelmektedir.
Tanin Gazetesi’nde Yalta Konferansı Haberleri
Hüseyin Cahit ve Tevfik Fikret tarafından çıkarılmaya başlanan Tanin gazetesinin yayın hayatı çalkantılıdır. İlk olarak İkinci Meşrutiyet döneminde çıkmaya başlayan gazete, 31 Mart hadisesinden sonra ara verdi. 1914’te İttihat ve Terakki tarafından satın alınarak resmen İttihat ve Terakki yayın organı oldu. İstanbul’un işgalinde kapandı. Renin adıyla bir süre çıktı.Takrir-i Sükun kanununda kapatıldıktan sonra 1943 yılına kadar basılmayan Tanin, İkinci Dünya Savaşı’nın rüzgar değiştirdiği günlerde tekrar yayın hayatına merhaba dedi. Gazetenin tabi ki en etkili kalemi Hüseyin Cahit Yalçın’dı.
Tanin gazetesinin Yalta konferansı ile ilgili ilk haberi 5 ocak tarihini taşımaktadır. O gün çıkan sayısında birinci sayfanın en sağ sütununda küçük bir çerçeve içerisinde Üçler konferansının Şubat ayı başında toplanacağını okurlarına bildiriyordu. Bir gün sonra çıkan sayısında BBC kaynak gösterilerek üç liderin ayın 20sinden sonra buluşacağı haberini yazdı.[40]Bir hafta sonra çıkan Tanin’de yine birinci sayfanın en sağ sütununda Üçler Konferansı başlıklı haberinde üç liderin buluşma yerinin Tahran olabileceği, Reuter ajansı kaynak gösterilerek yazıldı.[41] 4 Şubat tarihli haberde konferansın Köstence’de toplanmış olduğunu duyurdu. Kaynak olarak D.N.B. ajansını gösterdi.[42] Gazetenin, ‘toplantının olup bittiği’ şeklinde başlık atmasına rağmen bir kaç gün sürme ihtimalini göz önünde tutuyordu.
Üçler Konferansı, Üç Büyükler, Üçler Buluşması gibi terimlerin haricinde bir başka terimi de 10 Şubat tarihli Tanin’de görmekteyiz. Karadeniz Konseyi başlığı altındaki haber konferanstaki malumatı aktarmaktaydı. Dikkat çekici olan husus farklı bir terim kullanılmasıdır.[43] Son Posta gazetesinin 11 Şubat tarihli verdiği iki haberi aynı gün Tanin de verdi. 13 Şubat tarihli Tanin, manşetten ‘Üçler Konferansı Bitti’ haberini verirken , konferanstaki kararları tek tek okuyucusuna aktardı. Almanyanın kayıtsız şartsız teslimi, bir daha harp çıkarma kudretinin elinden alınması, Milletlerarası Teşkilat Yasasının hazırlanması için 25 Nisanda bir konferansın toplanacağı ve Polonya meselesinde de Rus görüşünün kabul edildiğini bildirdi.[44] Bu kararların Ankara’daki yorumunu Tanin hemen bir gün sonra manşetine taşıyarak Ankara’nın ‘Müttefiklerin iş birliğinden duyduğu memnuniyeti’ aktardı.
Ulus Gazetesi’nde Yalta Konferansı Haberleri
Ankara’ya yayınlanan Ulus gazetesi aynı zamanda CHP’nin yayın organı olarak biliniyordu. Gazetenin o dönem ki baş yazarı Falih Rıfkı Atay’dı. Ulus, çok partili hayata geçtikten sonra iktidara gelen DP’nin açtığı haksız iktisaplar davası ile daha sonra hazineye devredilecekti. İkinci Dünya Savaşı boyunca Ulus, savaş ile ilgili haberlerinin yanında yurt içi hadiselere de ağırlık veriyordu. Yalta konferansı hakkındaki ilk haberini ‘Üçlü toplantı çok yakın görünüyor’ başlığı altında birinci sayfanın ikinci sütununda verdi.[45] Ertesi gün Londra radyosunun da Alman haber ajansının duyurusundan alıntıladığı haberi okuyuculara aktaran gazete, üçler toplantısının Bükreş’te toplanma ihtimaline dair spekülasyonları aktardı.[46]
Konferansın toplanma nedenleri ile ilgili haberler ilerleyen günde devam ederken kaynağın Londra üzerinden Alman radyosu olması bakımından dikkat çekicidir. Haberde Almanya’nın teslimi için toplanılacak konferansın, Almanya’dan gelen raporları inceleyerek kayıtsız şartsız teslim ilanının değiştirilmesinin gündemde olduğu[47] yazılsa da daha sonra ki günlerde çıkan haberlerden de anlaşılacağı üzere Yalta konferansında kayıtsız şartsız teslime dair bir esnetilme düşünülmedi.
4 Şubat 1945 tarihli Ulus gazetesinin birinci sayfa sol sütun haberi Üçler Konferansı Toplantı Halinde’ başlığı ile okuyucuya duyuruldu. Amerikan gazeteleri ile Kahire ve Londra’dan gelen haberler kaynak gösterildi. Sunday Express gazetesinin New York muhabirinin gazetesine gönderdiği bir haberde ise Alman iş adamlarının sulh için teşebbüslerde bulundukları yazmaktadır. Aynı haberde Britanova ajansı muharriri kaynak gösterilerek cephelerdeki durumun görüşülüp Almanya’nın tesliminin sağlanması için alınacak son kararların hazırlanacağı bildirildi.[48] İki gün boyunca konferansa dair haberler asgari ölçüde verildi. Konferansa dair İngiltere’de açıklanan birinci tebliğ ile Yalta haberleri Ulus gazetesinin manşetinde ilk defa yer aldı. [49] Ertesi gün ki Ulus’ta yine Yalta manşetten okuyuculara duyuruldu. Konferans sonunda kapsamlı bir açıklamanın yayınlanacağı, şuan konferans görüşmelerinin yapıldığı şehre gazetecilerin girmelerine müsaade edilmediği yazıldı. Özgür Fransa lideri De Gaulle’nin konferansa çağrıldığı haberi 11 Şubat tarihli Ulus gazetesinde ‘gece gelen haberlere göre’ şeklinde altı çizili bir ifade ile yer aldı. Bu sayıya müteakip çıkan sayıda ise Fransa’nın toplantıya çağırılmadığı haberi ile bir nevi tekzip edilmiş oldu. [50] 13 Şubat günü konferansın toplanıldığı yerin Yalta olduğunu okuyucularına aktaran Ulus, konferans ile ilgili herhangi bir fotoğraf yayınlamadı. Müttefik devletlerinde açıklanan Konferans tebliğinin yankılarını yayınlarken ‘Kırım konferansının tebliği her tarafta çok iyi karşılandı’ manşetini attı. ‘Yalnız Almanlar kızgın!’ ifadesini de kullandı.[51]
Konferansın müttefikler ülkelerdeki akisleri hakkında sansasyonel haber veren Ulus gazetesi oldu. 15 Şubat tarihli sayısında Moskova kaynaklı habere göre Moskova’da 320 topun 24 atışı ile konferans sonunu selamladığı, Roosevelt’in de Roma’ya uğrayıp Papa ile görüşeceğini yazdı. Ulus aynı sayısının üçüncü sayfasında telgraf telefon radyo haberleri başlıklı bir köşede Yalta ile haberleri nakletmeye devam etti. Almanya’da halkın kararları kabul etmediğine yönelik bir radyo haberi olduğunu, Amerikan United Press’e göre toplantıda hararetli görüşmelerin konferans sonu tebliğinde çok az yer aldığı havadisleri aktarıldı.
Konferans Sonrası Gelişmeler
Yalta konferansının hemen akabinde Tanin gazetesinde Hüseyin Cahit Yalçın, Akşam gazetesinde Refik Halid Karay,Cumhuriyet gazetesinde Nadir Nadi, Son Posta gazetesinde Zekeriya Sertel, Ulus gazetesinde Falih Rıfkı Atay konuyu köşelerine taşıdılar. Gazetelerin köşe yazılarındaki tartışmalarda hemen hemen ortak nokta barış esası için toplanan üç devletin savaş sonrası kurmayı istedikleri Birleşmiş Milletler’e temel olacak San Francisco konferansına değinilmesidir. Savaş sonrası dünya barışının korunması için düşünülen San Francisco konferansına katılma şartı olarak mihver devletlerine karşı savaşmış olma ilkesi gazetelerde tartışıldı.Almanya’nın kayıtsız şartsız teslim olmayacağı, tamamen etkisiz kılınana kadar savaşın bitmeyeceği tespitinde bulunan Yalçın, köşesinde müttefik devletleri, savaşın sürdürülmesinden sorumlu tuttu.[52]
Türkiye, basında bu tartışmalar devam ederken San Francisco Konferansına katılabilmek için 23 Şubat 1945 tarihinde Almanya ve Japonya’ya harp ilan etti.[53] Bu savaş ilanı elbette sembolik olmaktan öteye geçmedi. Almanya, Avrupa’dan tamamen çekilmiş, kendi yurdunda başkent Berlin’i savunmak için son savaşa girişmişti. Berlin savunmasının başına Almanya’nın Propaganda Bakanı olan Dr. Gobbels geçti. 30 Nisan’da Adolf Hitler, sığınağında intihar etti.[54]
Almanya’nın yeni devlet başkanı, Türkiye’de tanıdık bir isim oldu. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin harbe giriş bahanesi olan iki gemi vakasındaki gemilerden Goeben’de (Yavuz) subay olan Karl Dönitz[55] Almanya’nın yeni devlet başkanı oldu.
Karl Dönitz’in başına geçtiği Almanya, Hitler’in intiharından sonra savaşa bir hafta daha devam etti. 7 Mayıs 1945’te teslim oldu. Almanya’nın tesliminden sonra ülkenin işgal bölgelerine ayrılması, nazi liderlerinin tutuklanması ve Postdam konferansının toplanması önemli başlıklar oldu. Tüm dünyada olduğu gibi Türk basınında da Hitler’in intiharı, münazara konusu oldu. Ölmeyip saklandığı, başka bir ülkeye sığındığı haberleri yurt dışındaki ajanslarda yer alırken Türk basınında da yankı buldu. Hitler’in akıbeti ile ilgili haberlere en çok yer veren gazete Akşam ile Tanin gazeteleriydi.
Sonuç Yerine
İkinci Dünya Savaşı’nın Türk basını tarafından yakından takip edilmesinin bir çok nedeni vardır. Savaş 1941’de Türkiye’nin sınırlarına dayanmıştır. Türkiye harbe girecek mi girmeyecek mi sorusu ülke gündeminde polemiklerle ele alınması, ülkede harbin taraflarına sempati duyan yazılar ve manşetler atılması üzerine Milli Şef’in talimatıyla hükümet haber servisini yönlendirmeye başlamıştır. Savaş boyunca artık gazetelerin, hangi haberi nasıl vereceği, punto ebatları, şimşir kalıp kullanıp kullanmayacağı gibi detaylar talimatlarla tespit ediliyordu. İnönü ve ailesine ait haberler ön plana çıkarılıyor, harp haberlerinin spor müsabakası havasında verilmemesine gayret ediliyordu. Savaştan sonraki yıllarda İnönü’nün damadı olan Metin Toker, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları serisinin ilk cildinde bu uygulamayı tenkit etmiştir.
İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın teslim olmasından önceki son toplantı olan Yalta Konferansı hakkında Türk basını toplantı ile ilgili dış kaynaklardan edindiği haberleri gün aşırı vermişlerdir. Konferansın tarihi ve yeri gibi detayları henüz belirginleşmediği sıralarda da duyurmuştur. Özellikle bu haberlerin çoğunun spekülasyon olması nedeniyle bir tarihte çıkan haberi tamamen tekzip eden başka bir haber de bir kaç gün sonra çıkabilmiştir.
Türk basını müttefik üç büyük devletten bahsederken, ‘Üçler’, ‘Üç Büyükler’ gibi ifadeleri tercih etmiş özellikle bazı gazetelerin demokratik parlamenter düzeni olan ABD ve İngiliz liderleri için de ‘şef’ tabirini kullandıkları gözlemlenmiştir. İncelenen beş gazetede görülmüştür ki konferansın yeri hakkındaki spekülasyonlarda Tahran, Köstence, Bükreş ve Roma şehirleri geçmiştir. Yalta adının resmen tarihe düşülmemesinden önce de üçler zirvesi, üç büyükler toplantısı, karadeniz konferansı gibi isimler kullanılmıştır.
Konferansa dördüncü lider olarak Fransa’nın başındaki De Gaulle’nin çağırılacağı dedikodusu Türk basınında da yer bulmuştur. Haber kaynaklarına bakıldığında Londra radyosu, Sunday Express, Britanova ajansı, Alman Haber Ajansı ( DNB), Moskova radyosu, United Press, New York’taki İngiliz gazete temsilcilikleri ve Kahire’de yayınlanan İngiliz gazeteleri görülmüştür. İstanbul’da yayın yapan gazeteler konferans ile ilgili haberleri daha sık ve geniş yer verirken Ankara’da yayın yapan Ulus gazetesi, konferans haberlerini asgari ölçüde tutmuştur. İstanbul’da kütüphanelere çok sayıda yabancı gazetenin getirilebilmesi, İngiltere’den getirilen harp filmlerinin Beyoğlu’ndaki sinemalarda gösterilmesi, uzun yıllardır yabancı nüfusun Ankara’ya nispeten İstanbul’da yoğunlaşması tabi ki İstanbul-Ankara haber dağılımı ölçümünü belirleyen önemli motiflerdir.
Konferansın ilerleyen dönemde Türkiye üzerindeki önemi henüz olayların sıcaklığından olsa gerek maalesef köşe yazılarında ele alınmamıştır. Harbin sonuna yaklaşıldığı bilincine sahip olunmasına rağmen konferans üzerinden üç büyük devletin tutumu polemik unsuru olmuştur. Yalta konferansına dair yerleşen bu haber şekli Postdam Konferansı haberlerinde de görülmüştür
EKLER
KAYNAKÇA
a) Kitap
ARMAOĞLU Fahir, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Alkım Kitabevi, İstanbul 2007.
Alman Dış İşleri Dairesi Belgeleri, Havass Yayınları, İstanbul 1971.
DABAĞYAN Levon Panos, Pearl Harbor’dan Hiroşima’ya, Kum Saati Yayınları, İstanbul 2004.
FULBROOK Mary, Almanya’nın Kısa Tarihi, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul 2011.
GÜRÜN Kamuran, Savaşan Dünya ve Türkiye, c.III, Tekin Yayınevi, İstanbul 2000.
HART Liddell, II. Dünya Savaşı Tarihi, c.I-II, çev. Kerim Bağrıaçık, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2000.
KENNEDY Paul, Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2002.
KILIÇ Sezen, Hitler’in Gizli Dosyalarında Türkiye, İlgi Kültür Sanat Yayınevi, İstanbul 2012.
KILIÇ Sezen, Türk Basını’nda Hitler Almanyası, ATAM Yayınları, Ankara 2010.
SHTEMENKO M. Sergei, İkinci Dünya Savaşı’nda Rus Harekatı, Ararat Yayınevi, İstanbul 1971.
SHIRER William L., Nazi İmparatorluğu, c.I, İnkılap Kitabevi, İstanbul 2002.
MAZOWER, Mark, Hitler İmparatorluğu, çev. Yavuz Alogan, Alfa Yayınları, İstanbul 2013.
b)Gazeteler
Akşam
Cumhuriyet
Son Posta
Tanin
Ulus
Dipnotlar
[1] Liddel Hart, II. Dünya Savaşı Tarihi, c.I, çev. Kerim Bağrıaçık, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2000, s.25
[2] Yaşam alanı.
[3] Mary Fulbrook, Almanya’nın Kısa Tarihi, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul 2011, s.182; William L. Shirer, Nazi İmparatorluğu, c.I, İnkılap Kitabevi, İstanbul 2002, s.161-163
[4] Hart, a.g.e. s.151.
[5] Levon Panos Dabağyan, Pearl Harbor’dan Hiroşima’ya, Kum Saati Yayınları, İstanbul 2004, s.129.
[6] Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Alkım Kitabevi, İstanbul 2007, s. 407.
[7] Armaoğlu, a.g.e. s. 413; ayrıca bkz: Alman Dış İşleri Belgeler, Havass Yayınları İstanbul 1971; Sezen Kılıç, Hitler’in Gizli Dosyalarında Türkiye, İlgi Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2012.
[8] Armaoğlu, a.g.e. s.416.
[9] A.g.e. s.416
[10] Sergei M. Shtemenko, İkinci Dünya Savaşında Rus Harekatı, Ararat Yayınevi, İstanbul 1971, s.107-160.
[11] Liddell Hart, II. Dünya Savaşı Tarihi, c.II, çev. Kerim Bağrıaçık, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2000, s.459-671.
[12] Kamuran Gürün, Savaşan Dünya ve Türkiye, c.III, Tekin Yayınları, İstanbul 2000, s.528.
[13] Paul Kennedy, Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2002, s.401.
[14] Sezen Kılıç, Türk Basını’nda Hitler Almanyası, ATAM Yayınları, Ankara 2010, s, 276
[15] Akşam, 6.1.1945.
[16] Akşam, 8.1.1945.
[17] Akşam, 11.1.1945.
[18] Akşam, 24.1.1945.
[19] Yalta Konferansı’nın 4-11 Şubat tarihlerinde toplandığı belirtilmiştir.
[20] Akşam, 6.2.1945.
[21] Akşam, 8.2.1945.
[22] Akşam, 9.2.1945.
[23] Akşam, 11.2.1945.
[24] Akşam, 12.2.1945.
[25] Akşam, 13.2.1945
[26] Akşam, 17.2.1945.
[27] Roosevelt’in 12 Nisan 1945’te ölmesi üzerine ABD Başkanı olmuş, Postdam Konferansı’nda ABD’yi temsil etmiştir.
[28] Akşam, 19.2.1945.
[29] Akşam, 1.3.1945.
[30] Cumhuriyet, 31.1.1945.
[31] Cumhuriyet, 1.2.1945.
[32] Cumhuriyet, 4.2.1945.
[33] Cumhuriyet, 11.2.1945.
[34] Cumhuriyet, 13.2.9145.
[35] Cumhuriyet, 14.2.1945.
[36] Cumhuriyet, 15.2.1945
[37] Son Posta, 4.2.1945.
[38] Son Posta, 5.2.1945.
[39] Son Posta, 14.2.1945.
[40] Tanin, 6.1.1945.
[41] Tanin, 11.1.1945.
[42] Tanin, 4.2.1945.
[43] Tanin, 13.2.1945.
[44] Tanin, 14.2.1945.
[45] Ulus, 1.2.1945.
[46] Ulus, 2.2.1945
[47] Ulus, 3.2.1945.
[48] Ulus, 5.2.1945.
[49] Ulus, 8.2.1945.
[50] Ulus, 12.2.1945.
[51] Ulus, 14.2.1945.
[52] Tanin, 17.2.1945.
[53] Gürün, a.g.e. s.537; Armaoğlu, a.g.e. s.419.
[54] Mark Mazover, Hitler İmparatorluğu, çev. Yavuz Alogan, Alfa Yayınları, İstanbul 2013, s.726.
[55] Bkz: Karl Dönitz & Th. Kraus, Goeben ve Breslau’nun Deniz Seferleri, çev. Mustafa Haydar Cümbüş, Orient Yayınları, Ankara 2013.
Bu makale Pamukkale Üniversitesi Belgi Dergisi’nin 9. sayısında yayınlanan ‘Türk Basınında Yalta Konferansı’ başlıklı makalenin gözden geçirilmiş halidir.
FACEBOOK YORUMLAR