Şerife’nin Bayramı
Ömer Bey’in el ve ayaklarında kaşıntı artmıştı Melahat’ı arayıp kendisi için dermatoloji uzmanından randevu almasını istedi. Melahat ismini daha evvelinden duymuş olduğu ünlü bir doktor olan Fatma Araç’ın numarasını internetten arattı, arayıp randevu aldı, sonra da Ömer Bey’e telefon etti. ‘’Üç gün sonrasına randevu aldım baba çarşamba günü saat 14.00’te orada olman gerekiyor, doktorun adı Fatma Araç.’’ dedi. Ömer Bey kayıtsızca dinledi kızını, hayatı boyunca bir kez olsun doktora kendi gitmişliği mi vardı ki çarşamba günü dermatoloji uzmanı olan Fatma Araç Hanım’ın muayenehanesine gitsin. '‘Gitmem kendim,’’ dedi. '‘Sen de benimle geleceksin.’’ Melahat ‘hayır gelemem,’ dese haftalarca küser konuşmazdı babası, Melahat’ın çarşamba günü yapması gereken başka bir işi de vardı. Babası sözcükleri ağzında eze eze usul usul konuştu, ‘‘Ne oldu? Artık babayı doktora götürecek vaktiniz de yok değil mi?’’ dedi. Melahat babasına şu anda ne cevap verse babası yanlış anlayacaktı babasının huyu böyleydi. ‘‘Anaları kılıklılar sizi.’’ diyerek telefonu kapattı Ömer Bey. Telefonda bir anda ses kesilince Melahat babasının telefonu yüzüne kapadığını anladı. Ömer Bey’in numarasını çevirdi, beklemeye başladı, babası telefonu açmıyordu. Ezan vakti girmişti, Melahat’ın çocukları okuldan gelecekti, ateşte kaynayan yemeğin altını kıstı. Pardösüsünü giyip iki sokak ötede yaşayan anne babasının evine gitmeyi düşündü. Neyse ki gitmeden önce telefon etmede ısrarcı olmayı akıl etmişti. Kapatırsa kapatsın babası değil mi elli sefer bile arayabilirdi. ‘‘Ah baba ah, neden böyle geçimsiz bir adamsın, anlamadan dinlemeden telefonu kapatıyorsun.’’ diye söylenerek babasını tekrar tekrar aradı. Ömer Bey telefonu açmıyordu. Melahat telefonunu elinden bırakmadan bu sefer de annesinin numarasını çevirdi. ‘‘Nasılsın anne?’’ diye sordu önce, sonra devam etti, babasıyla arasında geçenleri anlattı, çarşamba gününde kayınvalidesiyle gitmesi gereken bir aile ziyareti vardı. Hacı bilmem kimlerin düğünleri olmuştu, kayınvalidesine uğrayacak sonra da o hacı bilmem kim olan beyefendinin oğlunun düğününü tebrik etmek için gideceklerdi. Ama Melahat kayınvalidesine gitmekten vazgeçmişti. Babasıyla doktora gitmezse babasının onunla haftalarca konuşmayacağını çok iyi biliyordu. Annesine babasıyla doktora gideceğini söyledi, babasına da iletmesini istedi.
Çarşamba günü Ömer Bey’le Melahat, Fatma Araç isimli doktora gittiler. Ömer Bey doktora ellerinde ve ayaklarında kaşıntı olduğunu söyledi. Kaşıntının bölgesini soran Fatma Hanım’a ‘‘Yukarıya doğru’’ demişti, Fatma Araç, muayene sırasında utandığı, sıkıldığı her hâlinden belli olan Ömer Bey’in kıyafeti için şaka etmeden duramadı. ‘‘Amca sen nerelisin ayağında beyaz çorap var. Hava sıcak olduğu hâlde içlik giymişsin.’’ dedi gülerek. Ömer Bey doktor hanımın alaycı kişiliğini hemen sezinledi. ‘‘Hayırdır doktor hanım beyaz çorabı görünce dağda yaşıyorum sandın galiba.’’ dedi. Doktor takılmaya devam etti, ‘‘Yok amca ondan değil, beyaz çorap artık pek tercih edilmiyor.’’ Ömer çoraplarını ayağına geçirirken ‘‘Doğma büyüme Bursalıyım babam da öyledir, Demirci’de oturuyoruz, dedemi soracak olursan o Üsküplüdür.’’ diye yanıtladı doktoru. ‘‘Sen nerelisin doktor hanım?’’ diye sormadan da edemedi. Doktor masasına oturmuş reçeteyi yazıyordu, Ömer’e doğru baktı ‘‘Ankara.’’ diye cevap verdi. Reçeteyi yazmaya devam etti.
Fatma Araç uzun zamandır evinde çalışacak bir hanım arıyordu. Melahat’ın üstünü başını süzüp şu kadına sorayım bakalım belki benim evde çalışmayı kabul eder, diye düşündü.
Çarşamba günü Ömer Bey’le Melahat, Fatma Araç isimli doktora gittiler. Ömer Bey doktora ellerinde ve ayaklarında kaşıntı olduğunu söyledi. Kaşıntının bölgesini soran Fatma Hanım’a ‘‘Yukarıya doğru’’ demişti, Fatma Araç, muayene sırasında utandığı, sıkıldığı her hâlinden belli olan Ömer Bey’in kıyafeti için şaka etmeden duramadı. ‘‘Amca sen nerelisin ayağında beyaz çorap var. Hava sıcak olduğu hâlde içlik giymişsin.’’ dedi gülerek. Ömer Bey doktor hanımın alaycı kişiliğini hemen sezinledi. ‘‘Hayırdır doktor hanım beyaz çorabı görünce dağda yaşıyorum sandın galiba.’’ dedi. Doktor takılmaya devam etti, ‘‘Yok amca ondan değil, beyaz çorap artık pek tercih edilmiyor.’’ Ömer çoraplarını ayağına geçirirken ‘‘Doğma büyüme Bursalıyım babam da öyledir, Demirci’de oturuyoruz, dedemi soracak olursan o Üsküplüdür.’’ diye yanıtladı doktoru. ‘‘Sen nerelisin doktor hanım?’’ diye sormadan da edemedi. Doktor masasına oturmuş reçeteyi yazıyordu, Ömer’e doğru baktı ‘‘Ankara.’’ diye cevap verdi. Reçeteyi yazmaya devam etti.
Fatma Araç uzun zamandır evinde çalışacak bir hanım arıyordu. Melahat’ın üstünü başını süzüp şu kadına sorayım bakalım belki benim evde çalışmayı kabul eder, diye düşündü.
- Babanız sanırım.
- Evet öyle.
- Kızdırdım galiba.
Melahat sadece gülümseyerek konuşmadan doktorun sözüne karşılık verdi. Fatma Araç reçeteyi uzattı, yapılacakları anlattı. Melahat babasıyla dışarıya çıkmaya yeltendiği zaman Fatma Araç sordu.
- Uzun zamandır evimde çalışacak birini arıyorum. Sizin gibi temiz bir hanım, sizi görünce içim ısındı. Benim evimde çalışır mısınız? Evimin işi ağır değil, normal günlük işler silinip süpürülecek bir de ütü var. Hatta yemek yapmanızı bile istemiyorum. Eşim asker olduğu için yemek konusunda çok seçicidir. Yemekleri genelde kendim yaparım. Ne dersiniz benim evimde çalışır mısınız?
- Fatma Hanım üniversiteyi bitirdikten kısa bir süre sonra evlendim. Şimdiye kadar hiç çalışmadım ama çalışmayı düşünseydim kendi mesleğimi yapardım.
- Öyle mi pardon ben sizi böyle görünce.
- Yo üzülmeyin çalışmak ayıp değil ki. Bence insanların alın teriyle para kazandıkları işlerin hepsi kutsaldır.
- Öyledir evet. Ben de öyle düşünüyorum. Size numaramı versem gerçekten sizin gibi böyle mütevazi bir hanım olursa, ihtiyacı varsa çalışmak istiyorsa, numaramı verir misiniz? Beni arasın.
- Olur veririm.
Ömer Bey’le Melahat doktorun yanından ayrıldıktan sonra otobüs durağına doğru yollandı. Melahat’ın aklına doktorun dedikleri takılmıştı. Zihnini tarayıp ihtiyaç sahibi bir kadın olup olmadığını düşündü. Kendi evine gelip giden temizlikçi bir kadını vardı gerçi ama o da memnun değildi ki kadından doktor hanıma göndersin. Neden sonra annesinin Bayram Efendi’nin kızının zor durumda olduğunu, kocasının hayırsız çıktığını söylediğini hatırladı. Telefonunu açıp Bayram Efendi’nin kızının telefon numarasının rehberinde kayıtlı olup olmadığına baktı. Melahat’ın telefonunda Bayram Efendi’nin kızının telefon numarası yoktu. Kızın adı Şerife’ydi. En iyisi annesine sormaktı. Otobüs gelince Ömer Bey’le Melahat araca bindiler.
- O kadına niye kızmadın?
- Hangi kadına baba?
- Doktora. Doktora neden kızmadın, kadın seni evine temizlikçi almak istedi.
- Ne bilsin babacığım kadın. İşçi arıyor işte.
- Çalışmadın tabii, aldın diplomayı astın duvara böyle hizmetçi sanıyorlar seni.
- Aman baba yahu. Bırak şimdi. Sen çoraplarını, içliğini sordu diye kızdın.
- Evet ona nesi benim çorabımdan, içliğimden.
- Tabii babacığım ona ne.
- Bana bak Melahat.
- Efendim baba.
- Çocukların büyüdü artık çalışmaya başlayacaksın.
- Düşünüyorum baba tabii, aslında arıyorum da.
- İyi iyi. Arıyorsan bulursun. O kadına hizmetçi bulacak mısın?
- Hizmetçi deyip durmasana baba. Ben çok utanıyorum o sözü duyunca emekçi diyebilirsin.
- Püf emekçiymiş, senden öğrenecektim ne diyeceğimi. Hem annen anlattı ‘temizliğe gelen kadınla iş yapıyor,’ senin kızın dedi.
- Babacığım temizlikçi kadın işini bitiremiyor.
- Sen böyle iyi niyetli olursan bitiremez tabii. O kadına hizmetçi bulma. Hiç gözüm tutmadı doktoru.
- Neden babacığım?
- Oynak bir şey hafif de tırlak. Gülüp duruyor öyle doktor mu olur! Kollarıma, bacaklarıma baktı, bir de ‘başka yerde kaşıntı var mı?’ diye sormaz mı?
- Soracak tabii baba. Söylemedin mi?
- Sen karışma benim işime, eczaneden alırım gerekirse.
- İlahi babacığım o hâlde doktora niye geldik eczaneye sorup alacaksan.
*
Şerife, Fatma Hanım’ın evine gittiğinde sabah saatleriydi. Bir sitede oturan Fatma Hanım sabah işine gitmeden evvel Şerife’yi görmek istemişti, eğer anlaşabilirlerse Şerife o gün işe başlayacaktı. Fatma Hanım kapıyı açtığında komşulardan birinin geldiğini sandı önce. Kız isminin Şerife olduğunu söyleyince şaşkınlığını gizlemedi. Şerife’yi çok genç ve fazlasıyla güzel bulmuştu. Şerife’yi içeriye buyur edip mutfağına aldı, birlikte birer sandalye çekip oturdular.
Şerife, Fatma Hanım’ın evine gittiğinde sabah saatleriydi. Bir sitede oturan Fatma Hanım sabah işine gitmeden evvel Şerife’yi görmek istemişti, eğer anlaşabilirlerse Şerife o gün işe başlayacaktı. Fatma Hanım kapıyı açtığında komşulardan birinin geldiğini sandı önce. Kız isminin Şerife olduğunu söyleyince şaşkınlığını gizlemedi. Şerife’yi çok genç ve fazlasıyla güzel bulmuştu. Şerife’yi içeriye buyur edip mutfağına aldı, birlikte birer sandalye çekip oturdular.
- Demek Şerife sensin, telefonda konuşurken insanların yaşı anlaşılmıyor tabii. Kaç yaşındasın?
- Yirmi iki.
- Peki Şerife evlisin sanırım.
- Evliyim bir çocuğum var.
- Çocuğun kaç yaşında?
- Bir yaşında.
- Kocan ne iş yapıyor Şerife?
- Bir gazetede çalışıyor.
- Şerife ev işi yapacaksın. Temizlik, bulaşık, ütü gibi işler. Sigorta yapamam, asgari ücret de bana göre fazla, yani asgari ücreti ben ödeyemem sana asgari ücretten az vereceğim, yol parası veremem.
- Tamam kabul ediyorum.
Fatma Hanım karşısında oturan Şerife’nin yüzüne bakmaktan kendini alamamıştı. Kızın yüzü çok güzeldi ay gibi parlıyordu. Boyluydu ve zayıftı. Böyle bir güzelin ev işine şuncacık parayla gelecek olması onu düşündürdü. Şerife’yi kıskanmamıştı, kendisi de boylu, poslu, güzel yüzlü, güzel sözlü bir kadındı. Girdiği ortamlarda dikkatleri üstünde toplardı. Kocasıyla birlikte katıldığı toplantılarda insanlar ona çok güzel ve zarif bir hanım olduğunu söylerlerdi. Fatma neşeli kadındı da stresten uzak yaşamayı severdi. Hayatı boyunca geçim derdi nedir bilmemişti. Zengin bir ailenin kızıydı, iyi şartlarda yetişmişti. Kendisi de başarılı bir öğrenci olmuş, tıp fakültesini kazanmıştı. Üniversite yıllarında tanıştığı Behçet’le evlenmişti. Behçet de askerdi. Birlikte doğu görevi yapmışlardı, şimdilik Bursa’da yaşıyorlardı. Yarın ne olur bilinmezdi. Fatma Hanım Şerife’nin suskunluğunun ilk anda daha farkına varmıştı, kızın ağzından sadece birkaç heceli sözcükler dökülüyordu. Sıkılgandı kız pek Fatma’nın kafasından değildi anlaşılan. O temizlikçi kadın deyince eskiden evlerine ev işi yapmaya gelen Kamile gibi olacak sanırdı herkesi. Kamile eline toz bezini alır bir yandan türkü çığırır bir yandan da tüm mahallenin dedikodusunu anlatırdı. Şerife de keşke Kamile gibi hafif etine dolgun olsaydı, türkü söyleyip dedikodu anlatsaydı. Fatma türkü ve dedikodu duymak istediğini anlayabiliyordu ama Şerife’yi şişman olarak görmek istediğine anlam veremiyordu. Kız çok güzeldi. Bu kızı giydir kuşat bir kapak kızı olur ya da podyuma çıkar, diye düşündü.
*
Şerife eskilerini giyinmiş gelmişti Fatma Hanım’ın karşısına.
*
Şerife eskilerini giyinmiş gelmişti Fatma Hanım’ın karşısına.
- Fatma Hanım eskilerimi giydim, işe başlayayım hemen. Nereden başlayayım?
- Gel Şerife otur şöyle de bir bardak çay iç.
- Fatma Hanım sonra yetiştiremem ama.
- Gel canım gel. Olduğu kadar yaparsın. Hem birkaç sözüm daha var.
- Şerife eşim Behçet Bey iki gün işe gidiyor bir gün evde duruyor. Çalışma sistemi bu şekilde. Bu demek oluyor ki sen bazen pazar günleri de geleceksin. Evlisin senin için sorun olur mu?
Fatma Hanım içinden ‘evet sorun olur, kocam kızar.’ demesini çekip gitmesini diliyordu Şerife’nin. Kız ona da ‘peki’ demişti.
- Yol paran ne kadar olacak Şerife?
- İki lira geliş iki lira gidiş.
- Tek vesait mi?
- Evet.
Hâlbuki Şerife’nin Fatma Hanım’ın evine gelmek için vesait değiştirmesi gerekiyordu. Şerife yirmi beş dakika yol yürümüş ondan sonra da otobüse binip Fatma Hanım’ın evine gelmişti. Şerife iki vesaitle gidebileceği yolu bir vesaite indirmek için önce yürüyecek sonra otobüse binecekti. Bugün de böyle yapmıştı. Şerife doktor hanımın kendisini sevmediğini göndereceğini sandı.
- İşe başlayayım mı? diye sordu utanarak.
Şerife’nin burada çalışmaya ve para kazanmaya ihtiyacı vardı. Neden her şey bu kadar zordu ki?
- Kocandan için gazetede çalışıyor dedin, ne iş yapıyor?
Dizgi, dizgide çalışıyor diyecekti sustu Şerife, ‘‘Şoför,’’ dedi. Nedense böyle söylerse kadının onun çalışmasına izin vereceğini düşünmüştü. Fatma Hanım soru sormaya doymuyordu. Kız çok güzel diye aklından geçiriyordu. Yalnız biraz tuhaftı, üstelik durgun. İçine bir ürperme bile getirmişti. Çok soğuk bir kızdı. Bununla dedikodu da edilmez, diye hafif mırıldandı.
- Tahsilin var mı?
- İki yıllık yüksek okul mezunuyum.
- A a hangi bölüm?
Şerife böyle bir hata yaptığı için kendine kızdı. Fatma Hanım’dan yanıt beklemeden ‘‘Ben işe başlayayım,’’ dedi, eline toz bezini aldı. Fatma Hanım, Şerife’nin arkasından bakakalmıştı. Şerife iş yapmaya salondan başladı. Fatma Hanım salona girdiğinde ‘’Bugün işe gitmiyorum senin şansına,’’ dedi gülerek ‘‘hafta içi bir gün çalışmıyorum o da bugüne denk geliyor.’’ Fatma Hanım Şerife’nin tavrı karşısında kızmıştı, Şerife sorusuna yanıt vermeden ayaklanmış işe başlamak istediğini söylemişti ve başlamıştı da. Fatma Hanım biraz hırslı ‘‘Elindeki işi bırak git banyodan deterjanlı bir kova su getir, duvarları sileceksin,’’ dedi, ‘‘daha önce duvar silmişsindir herhâlde.’’ Şerife boynunu büktü daha öncesinden duvar silmediğini doktor hanıma söylemedi. Gitti, kovaya su doldurdu içine deterjan sıktı, salona getirdi. Fatma Hanım’ın gösterdiği yerden silmeye başladı. Tüm gün boyunca çalıştı Şerife ezanlar okunmaya yakın Fatma Hanım ‘‘Yeter bu kadar dedi, gidebilirsin artık, iki gün sonra gelirsin, erkenden gel.’’ Şerife o gün Fatma Hanım’ın kendisine para vereceğini sanmıştı. Ama Fatma Hanım paradan filan bahsetmemişti, aylık vermeyi düşünüyordu demek, bir ay boyunca buraya gelmek için yol parasını nereden bulacaktı?
*
Arife günü Fatma Hanım’ın evine temizliğe gitmişti, yaklaşık bir aydır Fatma Hanım’ın evinde çalışıyordu, henüz para alamamıştı. Fatma Hanım giyinmiş kuşanmış vaziyette Şerife’ye açtı kapıyı. Arife gününden annesine gidecekti. Valizleri hazırlamış kapının yanına getirmişti.
*
Arife günü Fatma Hanım’ın evine temizliğe gitmişti, yaklaşık bir aydır Fatma Hanım’ın evinde çalışıyordu, henüz para alamamıştı. Fatma Hanım giyinmiş kuşanmış vaziyette Şerife’ye açtı kapıyı. Arife gününden annesine gidecekti. Valizleri hazırlamış kapının yanına getirmişti.
- Behçet Bey arabayı yıkatmaya gitti, o gelince aşağıya ineceğiz. Bugünden gidiyoruz annemlere.
- Öyle mi ne güzel, dedi Şerife, gülümsedi.
- Gitmesi güzel de gelmesi çok zor oluyor. Ha bu arada Behçet Bey senden çok memnun. Ütülerini övüp duruyor, askeriyede de fark edilmiş, söylemişler, kıyafetlerinin ütüsü methedilmiş. Senden ben de memnunum.
Şerife’nin övülmek hoşuna gitmişti. Başını eğdi önüne öyle durdu, utanmıştı.
- Behçet Bey biliyorsun henüz seni görmedi, merak ediyor. Arabayı aşağıya park edince birlikte balkona çıkacağız seni görecek.
Şerife bu söylenene çok şaşırmıştı. ‘‘Beni mi görecek,’’ dedi ‘‘ama neden?’’
- Evet Şerife seni görecek. Kocam asker biliyorsun. İnsan sarrafıdır, illa görmem gerekiyor, dedi.
- Tamam, diyebilmişti Şerife.
Şerife temizliğe başladıktan bir yarım saat sonra Behçet Bey sitenin park yerine gelmiş karısını aramıştı. Fatma Hanım ‘‘Bizimki geldi,’’ dedi kahkaha attı ‘‘Gel bakalım Şerife seni Behçet Bey’e gösterelim,’’ dedi hoşnutlukla balkona götürdü kızı. Şerife utanarak arabasından inip yukarıya bakan adama kendini gösterdi, biraz eğildi, başıyla selam verdi. Fatma Hanım bir kez daha anladı ki bu kız gün görmüş bir kızdır, ne hâldedir acaba, neden benim evime gelip de ev işlerinde kendine yazık ediyor diye de acımadan edemedi Şerife’ye. Kaç kez denemişti kızı, şurada burada değerli eşyalarını bırakmıştı. Hiçbiri kaybolmamıştı eşyalarının. Sonra kız suskundu, hiçbir şey konuşmuyordu ki öğrensin. Bu kızda bir iş var ama ne? diye düşünüyordu. İşini de beğeniyordu, birkaç kez çocuklara yemek de yaptırmıştı, elinin lezzeti kendi elinin lezzetini tutmasa da fena sayılmazdı. Bu kızı kaybetmek istemiyordu yalnız kızın sırrını çözememiş olmasından dolayı da rahat değildi.
Şerife bir aydır para alamamıştı, yarın bayram diye düşünüyordu. Çocuğuma bayramlık nasıl alacağım? Fatma Hanım bugün de bana para vermeyecek diyordu içinden. Ne yapacaktı? Üstelik kocası da madem para vermiyorlar neden gidiyorsun, diyordu. Şerife çocuğuna bayramlık almayı çok istiyordu. Fatma Hanım’la çocukları son hazırlıklarını yaptılar.
Şerife bir aydır para alamamıştı, yarın bayram diye düşünüyordu. Çocuğuma bayramlık nasıl alacağım? Fatma Hanım bugün de bana para vermeyecek diyordu içinden. Ne yapacaktı? Üstelik kocası da madem para vermiyorlar neden gidiyorsun, diyordu. Şerife çocuğuna bayramlık almayı çok istiyordu. Fatma Hanım’la çocukları son hazırlıklarını yaptılar.
- Şerife biz gidiyoruz. İşini bitirince sen de çıkarsın. Anahtarı al bundan sonra kendin açıp girersin, çıkarken kapıyı kilitlemeyi unutma!
- Tamam Fatma Hanım.
- Ha unutmadan bir aydır gelip gidiyorsun para filan istediğin yok. Ben de sen iste diye bekledim, parası var herhâlde diye düşünüyordum. Al şu elli lirayı da bakalım harçlık et. Bayram dönüşü de maaşını veririm.
Şerife elindeki elli liraya baktı, ‘elli lira’ diye iç geçirdi, kendine hiçbir şey alamayacaktı. Olsun, dedi olsun, çocuğum için yeter belki.
*
Şerife ikindi vakti uzun çarşıya girip ucuzcu kısmına yürüdü. Çocuğu için bir bot, bir kazak bir de pantolon aldı. Elinde kalan bozuk paralarla evinin yolunu tuttu.
SON
*
Şerife ikindi vakti uzun çarşıya girip ucuzcu kısmına yürüdü. Çocuğu için bir bot, bir kazak bir de pantolon aldı. Elinde kalan bozuk paralarla evinin yolunu tuttu.
SON