Manisa İli- Bursa İli Kısa Tarihi ve İki Şehir Arasındaki Benzerlikler
Manisa’nın Kısa TarihiBatı Anadolu’da Lydia adı verilen kesimde kurulan Manisa’nın ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu hakkında kesin bilgiler elde edilmiş değildir. Bugünkü Manisa’nın 7 kilometre kadar doğusunda bulunan harabelerin yapımı M.Ö. II. Bin yılına tarihlendirilir. Anadolu’ya gelen kavimlerin M.Ö. XII. yüzyıl başlarında Tantalis’i (harabeler) tahrip ettiği sonradan Frigler tarafından Spiylos adlı yeni bir şehrin kurulduğu tahmin edilmektedir. Magnetler VII. Yüzyılda Anadolu’ya gelmiş yeni bir şehir daha inşa etmiştir. Bu kurulan yeni şehre Magnetlerden dolayı Magnesia denilmiştir. Eski kaynaklarda Magnesia ad Spiylum veya Spiylos Magnesia’sı ismi verilmiştir. Magnesi’ya şehri Spiylos dağı (Spil dağı) eteğinde kurulmuştur. Magnesia kısa bir müddet Lidya hâkimiyetinde kalmıştır. Bolluk ve zenginliğe kavuşan Magnesia Lydia Kralı Kroisos’un M.Ö. 546 yılında Pers Kralı II. Kyros’a yenilmesiyle I. Pers Satraplığı’na dahil edilir. Perslerin Kral Yolu’na yakınlığı sebebiyle Magnesia kısa zamanda zenginliğe ve bolluğa kavuşur. Pers hâkimiyetinden sonra Büyük İskender’in nüfuzuna giren Magnesia M.Ö. 323 yılında Diadokhlar’ın yönetimi altına girer, bu dönemde çalkantılı yıllar yaşanır. M.Ö. 281 yılında I. Antiokhos’un yönetimine geçen şehir M.Ö. 190 yıllarında III. Antiokhos’la savaşan Romalıların kesin zaferiyle ve Magnesia halkının isteği ile Roma hâkimiyetine girer. Roma idaresi altında olan Magnesia Asya eyaletinin önemli bir şehri olur. M. S. 17. yılında Gediz Havzası’nda büyük bir deprem olur, Magnesia da bu depremden dolayı harap duruma düşer. İmparator Tiberius Magnesia’yı yeniden inşa eder. Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Doğu Roma İmparatorluğu’nun önemli askeri bir üssü hâline gelen Magnesi’nın etrafı surlarla çevrilir. 1204 yılında İstanbul’un Latinler tarafından fethi sonrasında İznik İmparatorluğu sınırlarına dahil edilir. [1]
Manisa şehrinin doğusunda Akpınar denilen dağın yamacında, kaya içinde dokuz metre yükseklikteki kadın resminin Frigya tanrılarının anası sayılan Kyble’yi veya Hititlerin bereket tanrıçasını gösterdiği sanılır. Manisa yöresinin Hitit kültürü etkisinde kaldığı düşünülmektedir. Yalnız merkeze olan uzaklığı yüzünden buradaki Hitit hâkimiyeti İç Anadolu’daki kadar uzun sürmemiştir. Yunan tarihçilerin ileri sürdükleri üzere Manisa, Teselya Magnesia’sından gelen Magnetler tarafından kurulmuştur ve adını da buradan alır. Bunların kurduğu iki Magnesia’dan birinin (Magneria upo Maiandro) Büyük Menderes vadisinde (Söke yöresi) bulunduğu ve eskiden Sipylos denilen Manisa dağı eteğinde kurulana da (Magnesia upo Sipulo) adını verdikleri ileri sürülür. Başka bir söylentiye göre ise şehir adını bu yörede bulunan mıknatıslı demirden alır. Roma çağında Manisa her yönden önem kazanmıştır. Anadolu’yu bütünüyle ele geçirmek isteyen Roma ordularının durak yeri olur. İzmir ile Sardeis ve Bergama arasında bulunan yolların en işlek merkezi hâline gelmiştir. Ancak bu dönemde sık sık yaşanan depremler yüzünden şehir harap olur. Tiberius şehri yeniden onartır ve çeşitli eserler yaptırır. Doğu Roma hâkimiyetinde iken Manisa’nın etrafı surlarla çevrilir ve Sandıklı’ya bir iç kale inşa edilir. Bizans çağında aynı zamanda şehirde bir de piskopos bulunur. XI. yüzyılda Anadolu’da ilerleyen Selçuklular ile Kudüs’ü almak isteyen Haçlılar, Bizans hâkimiyeti altında olan Manisa’yı tehdit eder hâle gelmiştir. Selçuklular Manisa çevresindeki kale ve şehirleri aldılarsa da Manisa kalesini ele geçiremezler. Bizanslılar uzun süre kaleyi ellerinde tutar. Sonradan Manisa, İznik Rum nüfuz sahasına girer. İmparator İonnes Dukas Batatzes bazen İznik’te bazen de Manisa’da ikamet eder. Mikhael Palaiologos İznik’ten gelerek İstanbul’u fetheder, bundan sonra Manisa eski önemini kaybeder. [2]
Anadolu Selçuklu Devleti’nin zayıfladığı bir dönemde Anadolu Moğol istilasına uğrar. Moğol istilâsı yüzünden Türk boyları Batı Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmıştır. Uç bölgelerdeki Bizans köylerini ve şehirlerini Türkmenler ele geçirmeye başlar. Türkmenlerin eline geçmeyen birkaç şehirden biri de Magnesia’dır. Bizans’ın yardımına koşan Katalanlar’ın başında Roger de Flor vardır, Roger’in ordusu 6500 kişiden oluşmaktadır. Katalanlar baştan İstanbul’a gidip sonra da Batı Anadolu’ya geçerek Türkmenlerle mücadele ederler. Kale komutanıyla anlaşmazlığa düşen Katalanlar Avrupa yakasına geçerler. Katalanların çekilmesiyle Magnesia’ya Türk hücumları artmıştır. Şehir 1305 yılına kadar civarı ele geçirmiş olan Saruhan Bey tarafından 1313 yılında zapt edilir. Saruhan Bey’in Menşei hakkında kesin bilgiler bulunmamakla birlikte Harezmşah emirlerinden birinin torunu olabileceği belirtilir. Bu konuda farklı tarihi kaynaklarda farklı bilgiler yer almaktadır.[3]
İsmail Hakkı Uzun Çarşılı, Saruhan Bey’in Harezm emirlerinden Saruhan Beyin torunu olmasını kuvvetli ihtimal dahilinde olduğunu bildirir. Alaşehir ve havalisinde Harezm isimli köyler bulunmasını buna örnek gösterir. Manisa’yı zapt eden Saruhan Bey denizciliği ele alarak korsanlığa başlamıştır. Mesalik-ül-ebsar’da belirtilene göre XIV. Yüzyılda Saruhan Beyliği’nin on beş şehri, yirmi kalesi ve Saruhan Bey’in kardeşi olan Ali Paşa’nın da sekiz şehri, otuz kalesi pek çok yaya askeri, sekiz bin atlı askeri, bir hayli donanması vardır. 1335 yılında Midilli ve Foça’da bulunan Cenevizliler Bizans İmparatorluğu’na cephe alırlar. III. Adrinokos donanmasıyla gelerek Saruhan Bey’den yardım ister. Saruhan Bey III. Adrinokos’la birleşerek Cenevizlileri itaate mecbur kılar. İbn-i Batuta da 1333 yılında Anadolu’ya geldiğinde Saruhan Bey’i ziyaret etmiştir. Saruhan Bey ölünce yerine İlyas Bey geçmiş o da ölünce yerine 1364 tarihinde Saruhan Beyi İshak Bey olmuştur. İshak Bey hakkında fazla bir bilgi olmayıp iki oğlu olan Orhan ve Hızırşah bilinir. 1390 yılında Yıldırım Bayezid Anadolu’ya geçmiş Germiyan, Aydın ve Saruhan beylikleri üzerine yürümüştür. Bu sıralarda Orhan Bey kaçak durumundadır. Yalnız Ankara Muharebesi’nden sonra Timur tarafından Orhan Bey’e Saruhan Beyliği yeniden verilir. Hızırşah ise Aydınoğlu Cüneyd Bey’le birlik olup İsa Çelebi’ye yardım etmiş, Mehmet Çelebi’ye karşı durmuştur. Anadolu’da yeniden birliği sağlayan Çelebi Mehmet; İsa Çelebi’yi, Cüneyd Bey’i, Emir Süleyman Çelebi’yi mağlup ederek Manisa’ya gelir ve Hızırşah’ı da yakalayarak idam eder. [4]
Manisa şehri, İstanbul’a olan yakınlığı ve hudutta olması sebebiyle diğer şehirlerin yanında ön plana geçmiş, son olarak III. Mehmet burada sancakbeyi olarak hizmet görmüştür. Manisa şehri XVI. asra kadar ‘’Şehzadeler şehri’’ olarak anılmıştır. Şehzadelerin taht mücadeleleri, şehre gelmeleri, padişah olmak üzere payitahta yürümeleri sebebiyle pek çok hadise cereyan etmiş, bu devrelerde Manisa ikinci payitaht olma vasfına haiz olmuştur.
Manisa şehrinin doğusunda Akpınar denilen dağın yamacında, kaya içinde dokuz metre yükseklikteki kadın resminin Frigya tanrılarının anası sayılan Kyble’yi veya Hititlerin bereket tanrıçasını gösterdiği sanılır. Manisa yöresinin Hitit kültürü etkisinde kaldığı düşünülmektedir. Yalnız merkeze olan uzaklığı yüzünden buradaki Hitit hâkimiyeti İç Anadolu’daki kadar uzun sürmemiştir. Yunan tarihçilerin ileri sürdükleri üzere Manisa, Teselya Magnesia’sından gelen Magnetler tarafından kurulmuştur ve adını da buradan alır. Bunların kurduğu iki Magnesia’dan birinin (Magneria upo Maiandro) Büyük Menderes vadisinde (Söke yöresi) bulunduğu ve eskiden Sipylos denilen Manisa dağı eteğinde kurulana da (Magnesia upo Sipulo) adını verdikleri ileri sürülür. Başka bir söylentiye göre ise şehir adını bu yörede bulunan mıknatıslı demirden alır. Roma çağında Manisa her yönden önem kazanmıştır. Anadolu’yu bütünüyle ele geçirmek isteyen Roma ordularının durak yeri olur. İzmir ile Sardeis ve Bergama arasında bulunan yolların en işlek merkezi hâline gelmiştir. Ancak bu dönemde sık sık yaşanan depremler yüzünden şehir harap olur. Tiberius şehri yeniden onartır ve çeşitli eserler yaptırır. Doğu Roma hâkimiyetinde iken Manisa’nın etrafı surlarla çevrilir ve Sandıklı’ya bir iç kale inşa edilir. Bizans çağında aynı zamanda şehirde bir de piskopos bulunur. XI. yüzyılda Anadolu’da ilerleyen Selçuklular ile Kudüs’ü almak isteyen Haçlılar, Bizans hâkimiyeti altında olan Manisa’yı tehdit eder hâle gelmiştir. Selçuklular Manisa çevresindeki kale ve şehirleri aldılarsa da Manisa kalesini ele geçiremezler. Bizanslılar uzun süre kaleyi ellerinde tutar. Sonradan Manisa, İznik Rum nüfuz sahasına girer. İmparator İonnes Dukas Batatzes bazen İznik’te bazen de Manisa’da ikamet eder. Mikhael Palaiologos İznik’ten gelerek İstanbul’u fetheder, bundan sonra Manisa eski önemini kaybeder. [2]
Anadolu Selçuklu Devleti’nin zayıfladığı bir dönemde Anadolu Moğol istilasına uğrar. Moğol istilâsı yüzünden Türk boyları Batı Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmıştır. Uç bölgelerdeki Bizans köylerini ve şehirlerini Türkmenler ele geçirmeye başlar. Türkmenlerin eline geçmeyen birkaç şehirden biri de Magnesia’dır. Bizans’ın yardımına koşan Katalanlar’ın başında Roger de Flor vardır, Roger’in ordusu 6500 kişiden oluşmaktadır. Katalanlar baştan İstanbul’a gidip sonra da Batı Anadolu’ya geçerek Türkmenlerle mücadele ederler. Kale komutanıyla anlaşmazlığa düşen Katalanlar Avrupa yakasına geçerler. Katalanların çekilmesiyle Magnesia’ya Türk hücumları artmıştır. Şehir 1305 yılına kadar civarı ele geçirmiş olan Saruhan Bey tarafından 1313 yılında zapt edilir. Saruhan Bey’in Menşei hakkında kesin bilgiler bulunmamakla birlikte Harezmşah emirlerinden birinin torunu olabileceği belirtilir. Bu konuda farklı tarihi kaynaklarda farklı bilgiler yer almaktadır.[3]
İsmail Hakkı Uzun Çarşılı, Saruhan Bey’in Harezm emirlerinden Saruhan Beyin torunu olmasını kuvvetli ihtimal dahilinde olduğunu bildirir. Alaşehir ve havalisinde Harezm isimli köyler bulunmasını buna örnek gösterir. Manisa’yı zapt eden Saruhan Bey denizciliği ele alarak korsanlığa başlamıştır. Mesalik-ül-ebsar’da belirtilene göre XIV. Yüzyılda Saruhan Beyliği’nin on beş şehri, yirmi kalesi ve Saruhan Bey’in kardeşi olan Ali Paşa’nın da sekiz şehri, otuz kalesi pek çok yaya askeri, sekiz bin atlı askeri, bir hayli donanması vardır. 1335 yılında Midilli ve Foça’da bulunan Cenevizliler Bizans İmparatorluğu’na cephe alırlar. III. Adrinokos donanmasıyla gelerek Saruhan Bey’den yardım ister. Saruhan Bey III. Adrinokos’la birleşerek Cenevizlileri itaate mecbur kılar. İbn-i Batuta da 1333 yılında Anadolu’ya geldiğinde Saruhan Bey’i ziyaret etmiştir. Saruhan Bey ölünce yerine İlyas Bey geçmiş o da ölünce yerine 1364 tarihinde Saruhan Beyi İshak Bey olmuştur. İshak Bey hakkında fazla bir bilgi olmayıp iki oğlu olan Orhan ve Hızırşah bilinir. 1390 yılında Yıldırım Bayezid Anadolu’ya geçmiş Germiyan, Aydın ve Saruhan beylikleri üzerine yürümüştür. Bu sıralarda Orhan Bey kaçak durumundadır. Yalnız Ankara Muharebesi’nden sonra Timur tarafından Orhan Bey’e Saruhan Beyliği yeniden verilir. Hızırşah ise Aydınoğlu Cüneyd Bey’le birlik olup İsa Çelebi’ye yardım etmiş, Mehmet Çelebi’ye karşı durmuştur. Anadolu’da yeniden birliği sağlayan Çelebi Mehmet; İsa Çelebi’yi, Cüneyd Bey’i, Emir Süleyman Çelebi’yi mağlup ederek Manisa’ya gelir ve Hızırşah’ı da yakalayarak idam eder. [4]
Manisa şehri, İstanbul’a olan yakınlığı ve hudutta olması sebebiyle diğer şehirlerin yanında ön plana geçmiş, son olarak III. Mehmet burada sancakbeyi olarak hizmet görmüştür. Manisa şehri XVI. asra kadar ‘’Şehzadeler şehri’’ olarak anılmıştır. Şehzadelerin taht mücadeleleri, şehre gelmeleri, padişah olmak üzere payitahta yürümeleri sebebiyle pek çok hadise cereyan etmiş, bu devrelerde Manisa ikinci payitaht olma vasfına haiz olmuştur.
Bursa’nın Kısa Tarihi
Bursa’da kurulan uygarlıkların tarihinin günümüzden yedi bin yıl öncesine gittiği Ilıpınar Höyüğü kazılarında ortaya çıkmıştır. Höyükte yapılan inceleme neticesinde İ.Ö. 5200 yıl öncesine inen bir yerleşim yeri bulunmuştur. Bursa’nın 7 kilometre kuzeyinde yer alan Demirtaş’ta Demirtaş Höyüğü yer almaktadır. Bu höyükte kâse, küp ve testilere ait seramik parçaları bulunmuştur. Demirtaş Höyüğünde bulunanlar Bronz çağına M.Ö. 2500 yılına tarihlendirilir. Çayırköyü’nde bulunan höyükte de gri, kırmızı, siyah renkler hakimdir. Höyüğün en eski buluntusu M.Ö. 2500 yılına tarihlendirilir.
M.Ö. 3 yüzyılda Bithynialılar ve Prusiaslılar tarafından kurulan şehrin ilk adı tarihi kaynaklarda Prusa olarak geçer. Yazılı kaynaklarda Bithynia olarak da bilinen Bursa ve çevresinin en eski yerleşim yeri İznik ve çevresidir, taş devirlerinde yapıldığı anlaşılan İznik’te yedi höyük bulunur. İnegöl kent merkezinde Cumatepe, Doğutepe, Akhisar Höyükleri; Yenişehir Baba Sultan Höyüğü tarih öncesi devirlere işaret etmektedir. Demirtaş köyünde bulunan höyük ile Mustafa Kemal Paşa’nın Dorak ve Tahtalı köyündeki kalıntılar, Bursa bölgesinin çok eski ve önemli bir uygarlık alanı olduğuna işaret etmektedir.
Bursa İ.Ö. 4. yüzyılda Bithynia Krallığı kurulana kadar çeşitli kolonilerin ve devletlerin egemenliğinde yaşamıştır. Heredot’a göre Bursa ve civarında var olan tek kent, Cius’tur (Gemlik). Cius kentinin kuruluşu M.Ö. 12. yüzyıla kadar uzanır. Mudanya’nın ise M.Ö. 10. yüzyılda kurulduğu sanılmaktadır. Ulubat gölü üzerinde bir adada bulunan Apollonia’nın (Gölyazı) İ.Ö. 6. yüzyıldan önce kurulduğu düşünülmektedir. Lidya egemenliğinde bir müddet duran Bursa daha sonra Pers egemenliğine girer. Bursa ve civarında bu dönemde pek çok savaşlar yaşanır ve bölge tahrip olur. Bu sırada Yunan göçmenler gelerek Marmara Denizi kıyılarına yerleşir. İranlılarla savaşan Dedalses Bursa’da bağımsız bir Bithynia Krallığı kurar. Dedalses’in oğlu Bas Byas ile Botiras Bithynia Krallığı’nın ilk kralıdır. Bursa’nın kent statüsüne yükselip etrafının surlarla çevrilmesi, Bthynia Kralı I. Prusias (İ.Ö. 232-192) yılında gerçekleşmiştir. Kartaca Kralı Hannibal Roma İmparatoru ile yaptığı savaşı kaybetmiş, askerlerini alarak I. Prusias’a sığınmıştır. I. Prusias, Hannibal ve askerlerini çok iyi karşılamış, onları himaye etmiştir. Bunun üzerine Hannibal da I. Prusias onuruna Bursa kentini kurar, kente bu nedenle Prusa adı verilir. Şehir merkezine yakın ilk yerleşim yerinin M.Ö. 2500-2700 yılına tarihlendirilir.
Bithynia Krallığı İ. Ö. 74 yılında Roma’ya bağlanır, uzun yıllar Roma’nın hakimiyeti altında kalır. Önce Roma ve daha sonra da Bizanslıların bir ili olarak varlığını sürdüren Bursa ve civarı 19. yüzyıla kadar Bithynia adını korur. Hatta Osmanlı Beyliği Bursa ve civarında kurulduğu için yabancı kaynaklarda Bithynia Krallığı veya Bithynia Beyi olarak anılır.
Osman Bey 1308 yılında Bursa, Kestel, Kite Ürünlü, Atronos tekfurlarının birleşmiş ordularını yener. Bu tarihten sonra Bursa’yı gözlemek amacıyla iki kule yaptırır. Kulelerden biri Kükürtlü Hamamı karşında yapılmış olup Ak Timur komutasına, diğer kule ise Mollaarap okulu yerinde yapılmış olup Balaban Bey komutasına verilir. Bursa’nın arkasını güvenliğe almak için Atranos (Orhaneli) kalesi fethedilince Bursa tekfuru çaresiz kalır 6 Nisan 1326 tarihinde Bursa’yı Orhan Gazi’ye teslim eder. Bursa kılıçla değil vire olarak anılan biçimde teslim yoluyla Türklerin eline geçmiştir. O dönemlerde top ve tüfek henüz yoktur. Kale ve hisarları düşürmek için en iyi taktik; kaleleri kuleler vasıtasıyla gözetim altında tutmaktır, bu şekilde giriş ve çıkışlar engellenir, kale halkı aç kalır, kalenin suyu da kesilerek beklenir. Bursa’nın fethedilmesinde vire denilen bu yöntem uygulamış, aç ve susuz kalan halk Tekfur’a karşı ayaklanmış şehir kan dökülmeden Orhan Gazi’ye teslim edilmiştir. [5]
Manisa İli ve Bursa İli Benzerliği
Manisa şehri Spil dağı (Manisa dağı) kuzey eteğinde Gediz Irmağı’nın geçtiği Manisa ovası kenarında kuruludur. Bursa şehri de Keşiş dağı (Uludağ) kuzeybatı eteklerinde şehrin adını taşıyan ovanın güney tarafında kuruludur.
Bursa, Marmara denizi kıyısındaki iskelesi olan Mudanya’ya 31 kilometre Gemlik’e yirmi sekiz kilometre uzaklıktadır. Şehrin yükseltisi ova kesiminde yüz metreye iner. Manisa şehrinin de İzmir’e uzaklığı 38,4 kilometre olarak bilinmektedir.
Manisa ayrıca karayollarıyla Gediz Ovası şehirlerine ve İç Anadolu’ya, Akhisar Sındırgı üzerinden Bursa’ya ve Kuzey Ege kesimine Bergama, Çanakkale’ye bağlanır. Manisa şehri Bursa şehri gibi dağın dik yamacından ovaya doğru iner. Manisa şehrinin kurulduğu ova birkaç sel yatığıyla yarılmıştır. Manisa’yı boydan boya doğudan batıya doğru İzmir- Sultanmurat caddesi keser. Manisa, çevresindeki zengin topraklarında yetişen çeşitli ürünler için canlı bir alışveriş yeridir. Dokumacılık, besin maddelerinin yapımı, dericilik gibi alanlarda atölye ve tezgâhların bulunduğu bir merkezdir. Manisa’da Muradiye medrese ve imarethanesine yerleşmiş bir arkeoloji müzesi vardır.
Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nde Bursa önce Anadolu eyaletinin bir merkezi idi, daha sonra Merkez Kütahya’ya bağlanır ve Bursa Hüdâvendigâr livasının merkezi olur. XIX. yüzyılda Vilâyet Teşkilatı kurulunca şehir yine Hüdâvendigâr adını taşıyan -Balıkesir, Kütahya, Afyonkarahisar, Bilecik ve Eskişehir’i kapsayan- adıyla anılır. Cumhuriyet devrinde ise kendi adını taşıyan vilâyete il olur. Bursa’da pek çok şair, bilgin ve devlet adamı yetişmiştir. Millî Mücadele Dönemi’nde de Bursa yirmi altı ay Yunan işgali altında kalmıştır. (9 Temmuz 1920-12 Eylül 1922). Bizans Devrinde başlayan İpekböcekçiliği özellikle XIX. Yüzyılda Bursa’da önem kazanmıştır. Bugün ise Bursa şehri sanayi ve otomotiv sektörü açısından oldukça ileri bir düzeydedir. Organize sanayi bölgeleri yakınlarındaki nüfus yoğunluğu fazladır. Marmara Denizi’ne olan yakınlığı, Mudanya iskelesi sayesinde ulaşımın diğer şehirlerle kolaylığı, karayollarının ve çevre yollarının çoğalmasıyla da pek çok şehre yakın bir mesafede bulunması Bursa’yı önemli şehirler arasına sokar. Gemlik Körfezi de yine ülkemize ticari anlamda önemli bir gelir getirici liman şehridir. Tarihi eserleri bakımından oldukça zengin olan Bursa, Uludağ ve il köyleriyle de turizm açısından elverişlidir. Kaplıca suları şifalı olan Bursa’nın; sıcak suyuyla ünlü otelleri daha çok şehrin Çekirge semtinde bulunmaktadır. Uludağ kışın kayak turizmi için elverişli olduğu gibi yazın da doğal güzelliği ve temiz havasıyla insanları büyülemektedir.
Manisa şehri 23 Mayıs 1919’da Yunan işgaline uğrar. Manisa’da bulunan Milis kuvvetleri düşmanı atmak için çok çalışır ve en nihâyetinde 8 Eylül 1922’de Manisa düşman işgalinden kurtarılır. Osmanlı çağında Manisa’da şehzadelerin sancakbeyliği yapması mimari eserler açısından zenginleşmesine neden olur. Birçok külliye, medrese, cami, türbe, çeşme, hamam, imaret bulunmaktadır. Manisa ilinde denizden uzaklaştıkça ve yükseltisi arttıkça karasallaşan Akdeniz iklimi görülür. Manisa ilinin bitki örtüsü de iklimine uygundur; alçak kesimler Akdeniz makisiyle kaplıyken yüksek kesimlerde meşe, kızılçam, karaçam, ardıç ormanları vardır.
Bursa tarihi eserleri bakımından oldukça zengin bir şehirdir. Daha sonraki yazılarımda Bursa’nın tarihi eserleri (camiler, türbeler, medreseler, kaplıca ve hamamlar, diğer tarihi eserler) hakkında bilgileri paylaşacağım.
Kadim tarihe baktığımızda Manisa ili ile Bursa ilinin aynı krallıklar tarafından yönetildiğini görürüz. Osmanlı Devleti’nin önce Bursa’yı alması ve daha sonra da Saruhan Beyliği’nden Manisa ve civarını almaları tarih açıdan ve kültürel anlamda iki şehri birbirine bağlar. Manisa ilinde şehzadelerin sancakbeyliği yapması şehrin kültürel anlamda da ekonomik anlamda da gelişmesine vesile olmuştur.
Bursa, Marmara denizi kıyısındaki iskelesi olan Mudanya’ya 31 kilometre Gemlik’e yirmi sekiz kilometre uzaklıktadır. Şehrin yükseltisi ova kesiminde yüz metreye iner. Manisa şehrinin de İzmir’e uzaklığı 38,4 kilometre olarak bilinmektedir.
Manisa ayrıca karayollarıyla Gediz Ovası şehirlerine ve İç Anadolu’ya, Akhisar Sındırgı üzerinden Bursa’ya ve Kuzey Ege kesimine Bergama, Çanakkale’ye bağlanır. Manisa şehri Bursa şehri gibi dağın dik yamacından ovaya doğru iner. Manisa şehrinin kurulduğu ova birkaç sel yatığıyla yarılmıştır. Manisa’yı boydan boya doğudan batıya doğru İzmir- Sultanmurat caddesi keser. Manisa, çevresindeki zengin topraklarında yetişen çeşitli ürünler için canlı bir alışveriş yeridir. Dokumacılık, besin maddelerinin yapımı, dericilik gibi alanlarda atölye ve tezgâhların bulunduğu bir merkezdir. Manisa’da Muradiye medrese ve imarethanesine yerleşmiş bir arkeoloji müzesi vardır.
Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nde Bursa önce Anadolu eyaletinin bir merkezi idi, daha sonra Merkez Kütahya’ya bağlanır ve Bursa Hüdâvendigâr livasının merkezi olur. XIX. yüzyılda Vilâyet Teşkilatı kurulunca şehir yine Hüdâvendigâr adını taşıyan -Balıkesir, Kütahya, Afyonkarahisar, Bilecik ve Eskişehir’i kapsayan- adıyla anılır. Cumhuriyet devrinde ise kendi adını taşıyan vilâyete il olur. Bursa’da pek çok şair, bilgin ve devlet adamı yetişmiştir. Millî Mücadele Dönemi’nde de Bursa yirmi altı ay Yunan işgali altında kalmıştır. (9 Temmuz 1920-12 Eylül 1922). Bizans Devrinde başlayan İpekböcekçiliği özellikle XIX. Yüzyılda Bursa’da önem kazanmıştır. Bugün ise Bursa şehri sanayi ve otomotiv sektörü açısından oldukça ileri bir düzeydedir. Organize sanayi bölgeleri yakınlarındaki nüfus yoğunluğu fazladır. Marmara Denizi’ne olan yakınlığı, Mudanya iskelesi sayesinde ulaşımın diğer şehirlerle kolaylığı, karayollarının ve çevre yollarının çoğalmasıyla da pek çok şehre yakın bir mesafede bulunması Bursa’yı önemli şehirler arasına sokar. Gemlik Körfezi de yine ülkemize ticari anlamda önemli bir gelir getirici liman şehridir. Tarihi eserleri bakımından oldukça zengin olan Bursa, Uludağ ve il köyleriyle de turizm açısından elverişlidir. Kaplıca suları şifalı olan Bursa’nın; sıcak suyuyla ünlü otelleri daha çok şehrin Çekirge semtinde bulunmaktadır. Uludağ kışın kayak turizmi için elverişli olduğu gibi yazın da doğal güzelliği ve temiz havasıyla insanları büyülemektedir.
Manisa şehri 23 Mayıs 1919’da Yunan işgaline uğrar. Manisa’da bulunan Milis kuvvetleri düşmanı atmak için çok çalışır ve en nihâyetinde 8 Eylül 1922’de Manisa düşman işgalinden kurtarılır. Osmanlı çağında Manisa’da şehzadelerin sancakbeyliği yapması mimari eserler açısından zenginleşmesine neden olur. Birçok külliye, medrese, cami, türbe, çeşme, hamam, imaret bulunmaktadır. Manisa ilinde denizden uzaklaştıkça ve yükseltisi arttıkça karasallaşan Akdeniz iklimi görülür. Manisa ilinin bitki örtüsü de iklimine uygundur; alçak kesimler Akdeniz makisiyle kaplıyken yüksek kesimlerde meşe, kızılçam, karaçam, ardıç ormanları vardır.
Bursa tarihi eserleri bakımından oldukça zengin bir şehirdir. Daha sonraki yazılarımda Bursa’nın tarihi eserleri (camiler, türbeler, medreseler, kaplıca ve hamamlar, diğer tarihi eserler) hakkında bilgileri paylaşacağım.
Kadim tarihe baktığımızda Manisa ili ile Bursa ilinin aynı krallıklar tarafından yönetildiğini görürüz. Osmanlı Devleti’nin önce Bursa’yı alması ve daha sonra da Saruhan Beyliği’nden Manisa ve civarını almaları tarih açıdan ve kültürel anlamda iki şehri birbirine bağlar. Manisa ilinde şehzadelerin sancakbeyliği yapması şehrin kültürel anlamda da ekonomik anlamda da gelişmesine vesile olmuştur.
Evliya Çelebi’nin Manisa Hakkında Verdiği Bilgilerin Değeri
Hacca gitmek için yola çıkan Evliya çelebi Batı Anadolu’yu, Adaları, Güney Anadolu’yu gezmek için uzun ve dolambaçlı bir yolu tercih eder. Evliya Çelebi 1671 yılında Manisa’ya da uğramıştır. Evliya çelebi Manisa’da Demirci-Kula-Alaşehir-Sart-Gördes-Kayacık-Akhisar-Marmara-Turgudlu-Nif ve Ulucak köyü ile Manisa dağındaki şehzadeler yaylasını görmüştür. Ailesi hakkında bilgi veren Evliya Çelebi atalarının birinin Saruhanğulları beylerinden Demircioğlu Mustafa’nın kardeşi olduğunu yazar ve atalarından Yakup Ece’nin mezarının Manisa Çaybaşı kabristanında bulunduğunu bildirir. Manisa’nın idari durumundan bahseden Evliya Çelebi, Manisa’nın Anadolu Eyâleti’ne bağlı olduğunu 41 zeâmet ve 674 timârın mevcut bulunduğunu belirtir. Evliya Çelebi Manisa kazâsında bulunan ve Manisa kadısının kontrolünde olan nahiyelerinin sayısını doğru olarak verir ama isimleri konusunda verilen bilginin hatalı olduğu tespit edilmiştir. Evliya Çelebi şehrin kalesinden ve muhafızlarından da bahsetmektedir. Evliya Çelebi’nin Manisa Kalesi hakkında detaylı bilgi verdiği görülür; kalenin ölçüleri hakkında bilgi veren Evliya Çelebi şehre açılan demir bir kapıdan bahseder. [6]
KAYNAKLAR
- Prof. Dr. Feridun M. Emecen. Tarihin İçinde Manisa. Manisa Belediyesi Kültür Yayınları. Sayfa (1,2). (163-172) Basım: Hiraş Halkla İlişkiler ve Reklam Ajansı. Manisa 2006.
- Safa Kılıçoğlu, Nezihe Araz, Hakkı Devrim. Meydan Larousse Ansiklopedisi. Sabah Gazetesi Yayınları. Cilt 13 Sayfa 114.
- Feridun M. Emecen. XVI. Asırda Manisa Kazâsı. Türk Tarih Kurumu Basım Evi. Ankara 1989. Sayfa 17,18.
- Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı. Osmanlı Tarihi. Türk Tarih Kurumu Yayınları. Ankara. ISBN 975-6945-11-7. ISBN 975-6945-12-5. Sayfa 73-76.
- Genel Yayın Yönetmeni Rıfat Bakan. Editör ve Hazırlayan İsmail Cengiz. Yaşayan Müze Bursa. Bursa Büyükşehir Yayınları. Furkan Ofset 2010 Bursa 7. Baskı. Sayfa 23-32
[1] Prof. Dr. Feridun M. Emecen. Tarihin İçinde Manisa. Manisa Belediyesi Kültür Yayınları. Sayfa 1-2. Basım: Hiraş Halkla İlişkiler ve Reklam Ajansı. Manisa 2006.
[2] Safa Kılıçoğlu, Nezihe Araz, Hakkı Devrim. Meydan Larousse Ansiklopedisi. Sabah Gazetesi Yayınları. Sayfa 114.
[3] Feridun M. Emecen. XVI. Asırda Manisa Kazâsı. Türk Tarih Kurumu Basım Evi. Ankara 1989. Sayfa 17,18.
[4] Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı. Osmanlı Tarihi. Türk Tarih Kurumu Yayınları. Ankara. ISBN 975-6945-11-7. ISBN 975-6945-12-5. Sayfa 73-76.
[5] Genel Yayın Yönetmeni Rıfat Bakan. Editör ve Hazırlayan İsmail Cengiz. Yaşayan Müze Bursa. Bursa Büyükşehir Yayınları. Furkan Ofset 2010 Bursa 7. Baskı. Sayfa 23-32
[6] Prof. Dr. Feridun M. Emecen. Tarihin İçinde Manisa. Manisa Belediyesi Kültür Yayınları. Sayfa 163-172. Basım: Hiraş Halkla İlişkiler ve Reklam Ajansı. Manisa 2006.