Burcu BOLAKAN

Burcu BOLAKAN

bolakan3@gmail.com

Genç Werther’in Acıları/ Johann Wolfgang von Goethe

27 Mart 2025 - 12:23

Genç Werther’in Acıları/ Johann Wolfgang von Goethe
 
Johann Wolfgang von Goethe’nin ‘‘Genç Werther’in Acıları’’ adlı eseri, yalnızca bir aşk hikâyesi değildir; insan doğasının içsel çatışmalarını, duyguların karmaşıklığını ve bireyin varoluşsal sancılarını ustalıkla işleyen bir başyapıttır. Werther’in derin acıları, yalnızca bir aşkın karşılıksız kalmasıyla açıklanamaz; aynı zamanda toplumsal değerler, ahlaki yükümlülükler ve bireysel arzuların çatışması da bu trajedinin temel taşlarını oluşturur.

Werther’in duygusal yoğunluğunda, idealize ettiği sevginin gerçeklikle yüzleşmesi büyük bir kırılma yaratır. Lotte’ye duyduğu çekim, salt romantik bir hayranlık değil, onun safiyetine, doğallığına ve insan sıcaklığına duyduğu derin bir özlemdir. Ancak bu sevgi, gerçek dünyanın sınırları içinde var olamaz. Lotte’nin Albert ile olan birlikteliği, yalnızca toplumsal bir kural değil, aynı zamanda onun kendi vicdanı ve sorumluluk duygusuyla beslenen bir seçimidir. Werther ise bu sınırları kabul etmek yerine, kendi ideallerinin gölgesinde kaybolur. Bu çatışma, Werther’in hem dünyaya hem de kendine karşı duyduğu hayal kırıklığının temelini oluşturur.

Werther için bu çıkmazda iki yol vardır: Ya Albert’i öldürecektir ya da kendini. Ancak Werther, kendi ruhsal acılarına katlanamayarak ikinci yolu seçer. Bu noktada, romanda karşılaştığı bir dul kadının hizmetkârının, sevdiği kadının aşkını öldürmesi karşısındaki düşünceleri okunabilir. Werther’in çıkmaz yolu ise, onu bir tercih yapmaya zorlar ve sonunda intiharı seçer.

Yazar, Werther’in ölümü üzerine ilginç bir detay ekler: Werther, gece yarısı on iki sularında kendini vurmuştur, ancak ertesi gün öğlene kadar acı içinde inleyerek yaşamaya devam etmiştir. Beyni dağılmış olmasına rağmen uzun süre ölmemesi, yazarın; Werther’in acılarına katlanamayıp intihar etmesi nedeniyle bir tür cezalandırma şekli olarak yorumlanabilir mi? Goethe, belki de Werther’in seçtiği yolun bir tür bedeli olduğunu göstermek istemiştir.

Werther’in ölümünden sonra da toplum, ona olan mesafesini korumuştur. Dönemin dini kurallarına göre intihar edenlerin cenazesine papaz katılmamaktadır. Werther de bu kurala uygun şekilde, tören yapılmadan gömülmüştür. Dini otoriteleri temsil edenler gözünde, onun ölümü bir trajedi olmanın ötesinde, bir reddediliştir. Werther’in ruhsal acılarına karşı duyarsız kalan dünya, ölümünden sonra bile onu dışlamaya devam etmiştir.

Lotte’nin de içinde bulunduğu ikilem, onun masum ya da suçlu olarak değerlendirilmesini zorlaştırır. O, bir yandan Albert’e duyduğu sadakatin bilinciyle hareket ederken, diğer yandan Werther’e karşı hissettiği güçlü duyguları inkâr edemez. Lotte, Werther’in aşkını besleyen ve onun duygularını zaman zaman karşılıksız bırakmayan bir tavır sergilemiştir. Onun Werther’e olan ilgisi, kimi zaman bilinçsiz bir oyun, kimi zaman da kendi içsel boşluğunu doldurma çabasıdır. Bu yüzden Lotte’nin masumiyeti kesin değildir; Werther’i kendisine bağlamıştır ama ona gerçek bir karşılık verememiştir.

Albert ise yalnızca sadık bir nişanlı ve koca değildir; Werther’in yaşadığı duygusal çıkmazın sessiz tanığı olmasına rağmen, onun acılarının derinleşmesine engel olmak için gerçek bir çaba göstermemiştir. Aklın ve düzenin temsilcisi olarak görülen Albert, Werther’in duygu dünyasını tam anlamıyla kavrayamamış ve onu bir tehdit olarak algılayarak mesafeli kalmıştır. Belki de bu soğukkanlı yaklaşımı, Werther’in yalnızlığını daha da derinleştirmiştir. Werther ile Albert arasındaki ilişki sadece rekabeti değil aynı zamanda dünyanın iki ayrı yüzü olduğunu gösterir.

Werther’in varoluşsal krizi, aşkın ötesinde, hayatın genel anlamına dair bir sorgulamayı da içinde barındırır. Toplumun dayattığı roller, bireyin özlemleriyle örtüşmediğinde, ortaya çıkan çatışma derin bir ruhsal bunalıma yol açabilir. Werther için Lotte yalnızca bir sevgili değil, aynı zamanda dünyaya tutunabileceği tek daldır, kendi ruhunun anlam bulduğu bir varlıktır. Bu bağlamda, Lotte’nin erişilmez oluşu, Werther’in yalnızca aşkını değil, kendi varoluşunu da anlamsız hale getirir.

Ossian’ın Colma’nın Şarkısı, Werther’in iç dünyasındaki yansımalardan biridir. Kaybedilen bir aşkın ardından hissedilen derin acı, Ossian’ın melankolik dizelerinde karşılık bulur. Werther’in bu metne olan ilgisi, onun dünyayı algılayış biçimiyle doğrudan ilişkilidir. Melankoli, yalnızca bir ruh hali değil, aynı zamanda onun varoluşunu anlamlandırma biçimi haline gelir. Ossian’ın dizeleri, Werther’in kendini gördüğü bir ayna işlevi üstlenerek onun iç çatışmalarını daha da derinleştirir.

Goethe’nin bu eseri, bireyin içsel karmaşasını yalnızca bir aşk hikâyesi etrafında değil, aynı zamanda insanın genel ruhsal durumu içinde ele alır. Werther’in acıları, aşkın sınırlarını aşarak, insanın kendi içinde verdiği savaşın bir temsili haline gelir. Lotte’nin ikilemi, Werther’in ruhsal çıkmazı ve Albert’in duyarsızlığı bir araya gelerek, okuyucuya insan doğasının çok katmanlı yapısını keşfetme imkânı sunar. ‘‘Genç Werther’in Acıları’’ sadece bir aşk trajedisi değil, aynı zamanda insanın kendi ruhu içinde verdiği mücadelenin güçlü bir yansımasıdır. Bu hikâye yalnızca kendi dönemiyle sınırlı kalamaz, aksine bugün bile geçerliliği olan insan doğasına evrensel bir bakış sunar.