Burcu BOLAKAN

Burcu BOLAKAN

[email protected]

Büyük Katerina Ve Potemkin Bir İmparatorluğu Saran Aşk Hikayesi / Simon Sebag Montefıore / Adlı Kitabı

10 Kasım 2023 - 13:42 - Güncelleme: 10 Kasım 2023 - 20:38

Büyük Katerina Ve Potemkin Bir İmparatorluğu Saran Aşk Hikayesi / Simon Sebag Montefıore / Adlı Kitabı
Büyük Katerina ve Potemkin adlı kitabı okurken zihnimde uyanan pek çok fikirle birlikte bir toplumun genişlemeye, monarşiye, köleliğe, kadına, aşka… bakışını da deneyimlemiş oldum. Aslında daha çok saray çevresiyle ilgili bilgiler verilse de halkın içerisinde doğan hezeyanları tahmin etmek çok zor değildir. Yaşanılan dönemde mevcut bulunan serflik sisteminden uzun sayfalar boyunca bahsediliyor. Canlar diyerek adlandırılan kişiler aslında birer köle insandır. Hiçbir hakları olmadığı gibi soylular tarafından başkalarına hediye edilebilmekte, borç karşılığı verilebilmekte ve alınıp satılabilmektedirler. Savaşlarda asker olarak kullanılanların çoğunu da yine serfler yani başka bir deyişle canlar -köle insanlar oluşturmaktadır. İnsanların -halkın- savaşlara katılma isteği onayına başvurulmamaktadır. Bu hiçbir devirde olmamıştır tabii. Karar vermek insanlara ait olsaydı acaba halklar savaşmak isteyecekler miydi? Rusya’nın sömürge bulma arzusunun yükseldiği bir dönemde Potemkin ve Katerina’nın karşılaşması mühim bir olay olsa gerek. III. Petro’yu tahtan indirmeyi arzulayan Katerina ve yandaşları Kralın bulunduğu saraya doğru hareket ederken Katerina’nın kılıcında eksik olan bir objeyi -ne olduğu konusunda bir iki tahmin söz konusu olduğu belirtilmiş- binlerce askerin içinden geçerek getiren Potemkin pervasız bir özgüvene sahiptir. Karşılaşmanın anlatıldığı satırlarda Potemkin’in bir şekilde Katerina’ya kendini gösterme istediğini sezinlersiniz. İlk karşılaşma belki bir ayaklanma öncesinde gerçekleşmemiştir ama Katerina’nın dikkatini o gün çekmiş olan Potemkin için ileride yaşanılacak günlerin teminatı olmuştur. Tam adıyla Grigory Aleksandroviç Potemkin Polonya’da Smoleks’e yakın bir köy olan Çijova’da doğar. Hamileliği öncesinde annesi Daria güneşin karnına girdiğini görür. Bu rüyayı köyün kâhini Daria’nın geleceği parlak bir çocuk dünyaya getireceğine yorar. Potemkin doğar doğmaz babası tarafından kabul edilmek istenmez. Yaşlı babası eşi Daria’dan şüphelenmektedir, oldukça kıskanç bir koca rolündedir. Araya giren başka insanların varlığıyla yumuşatılan baba çocuğunu tanır ve ona soyadını verir. Albay Potemkin öldükten sonra aile Moskova’ya taşınır. Daria çocuklarının geleceğini Moskova’da görmektedir. Potemkin’in keşiş olmaya yatkın bir karakteri olmasına rağmen diğer derslerinde de oldukça başarılı bir porte çizmesi fark edilmesine neden olur. Okumaya ve öğrenmeye isteklidir güçlü bir hafızası vardır.

Katerina ve Potemkin’in gizli nikahından bahsedilmekle birlikte bu nikahın gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda kesin bir bilgi kayıtlara geçmemesine rağmen gerçekleşmiş olma ihtimalinin yüksek olduğu belirtilmektedir. Katerina Avrupa krallıklarında ve kendi ülkesinde bir işgalci olarak görülmektedir. Kocasını tahttan indiren kişidir, eceliyle öldü süsü verilerek katledilen III. Petro’nun katili damgası yemiştir. Böyle bir nikah olduysa bile gizlenmesi bu mevcut şartlar düşünüldüğünde akla yatkın geliyor.

Potemkin’in Rusya genişleme politikasına hizmet için nasıl güneye indiği ve buraları ele geçirdiği yeni şehirler kurup bir donanmayı sıfırdan başlayarak inşa ettiği anlatılır. Özel hayatlarında yollarını ayıran Katerina ve Potemkin sonradan çok iyi arkadaş olacaktır. Hatta Potemkin’in Katerina’nın bazı gözdeleriyle anlaşmazlık yaşadığından ona gözde bulmasından bahsedilmektedir. Kitabın bir bölümünde Stalin’in Katerina hakkındaki bir düşüncesine yer verilmiştir. Stalin, Katerina’nın gözdeleriyle ilgili çoğunlukla Rusya’nın gelişimine katkı sağladıkları yönündedir. Katerina’nın on iki gözdesinden ayrıntılarıyla bahsedilmekte zaman zaman özel hayat sınırlarına fazlasıyla girilmektedir. Buradaki durumun belki enteresan görünmesinin sebebi bir erkek imparatorun gözdelerinin olma olasılığını bir kadın olarak İmparatoriçe Katerina’nın yaşamasıdır.

Potemkin Kırıma’a gittiğinde ve buraları alma çabası içine girdiğinde kendisini destekleyenler olduğu kadar kötüleyenler de olmuştur. Katerina ve Potemkin birbirlerine benzemektedir. Bir sarayın içinde iki iktidarın bulunması mümkün olmadığından Katerina ona güneye inme ve buralarda kendi -yine Rusya’ya bağlı olarak- imparatorluğunu kurma izni vermiştir. Özi Kalesi’nin nasıl ele geçirildiği anlatılıyor, Çeşme Deniz Savaşı… ölen binlerce Türk ve tabii yerlerinden edilen binlerce Kırımlının varlığı söz konusudur. Yapılan savaşlarda elde edilen sonuçlara bakarak Katerina Rus askerini genç, Türkleri ise korkak olarak değerlendirmektedir. Rusya’nın tüm uğraşılarına rağmen genişleme politikaları yüzünden İngiltere ve İsveç’le de sürekli sorun yaşadığını görüyoruz. Avusturya ise tam olarak ne yapacağı kestirilemez izlenimi veriyor. O sıralarda anlaşılan o ki bugün olduğu gibi hiçbir devlet diğerinin gerçek dostu değil, bazen ortak çıkarlar için bir araya gelen devletler bir çıkar çatışması söz konusu olduğunda karşı karşıya kalabilmektedir.

Potemkin için Kırım çok önemlidir, aslında onlar Roma İmparatorluğunu yeniden kurmak istemektedir. Bu yüzden de İstanbul’u ele geçirmek Rusya için vazgeçilemez bir tutkudur. Potemkin’in kurduğu şehirler kitapta şu şekilde yer almaktadır: ‘’Abartısız binlerce yerleşim yeri kurdu Bir Fransız diye kaydetmişti Segur, her yıl eskiden çöl olan yerlerde yeni köylerin kurulduğunu ve geliştiğini gördüğünü söyledi bana ve pek çok daha büyüğünü inşa etti. Çoğu bugün hâlâ gelişiyor: Herson üç yüz elli beş bin yerleşimci, Nikolaev bir milyon iki yüz bin yerleşimci, Yekaterinoslav (bugün Dniepropetrovsk) altı yüz bin yerleşimci, Sivastopol üç yüz yetmiş beş bin yerleşimci, Simferopol üç yüz elli sekiz bin yerleşimci, Staravpol üç yüz elli bin yerleşimci, Vladikavkaz (Kuzey Osetya’nın başkenti) üç yüz bin ve Odesa bir milyon yüz bin yerleşimci barındırıyor. Çoğunda hâlâ tersaneler ve deniz üsleri bulunuyor.’’

Potemkin oldukça hareketli ve rahatsız bir hayat yaşadığından hastalanıyor. Mahiyetiyle birlikte seyahat ederken kendi emriyle Romanya yaş kenti ile Moldova Kişinev arası bir yerde arabadan indirilerek otların üzerine bırakılıyor. Potemkin orada can veriyor bunun üzerine bir Kazak’ın söylediği söz tarihe geçiyor. ‘’Elmaslar içinde yaşadı otlar üzerinde öldü.’’

Reklam