Burcu BOLAKAN

Burcu BOLAKAN

[email protected]

Aslı'nın Serüvenleri I

12 Temmuz 2024 - 21:42 - Güncelleme: 13 Temmuz 2024 - 11:20

Aslı'nın Serüvenleri I
Aslı okul masrafları için para biriktirmek zorundaydı. Bu nedenle de günlerdir iş arıyordu. Üniversite öğrencisi olduğunu söylediğinde insanlar dudak büküyor, ‘‘Uzun vadeli çalışan eleman arıyoruz,’’ diyorlardı.
Bir mağazanın vitrinine yapıştırılmış ilânı okudu, ‘‘Bizimle çalışmak ister misiniz?’’ diye yazıyordu. ‘‘İsterim, neden istemeyeyim, bakalım işe alacak mısınız,’’ diye düşündü Aslı, mağazaya girdi.

Kasanın yanına gitti, orada duran bir adama ‘‘İlâna başvurmak istiyorum,’’ dedi.

‘‘Çalışma tecrübeniz var mı?’’

‘‘Geçen yıl benzeri bir işte çalışmıştım. Yalnız üniversite öğrencisiyim, iki ay çalışabileceğim.’’

‘‘Hım, bu durumda biraz zor ama öğrencilere yardım etmek isteriz. Evin yakınsa bana CV getir, şubelere gönderirim bir şeyler çıkar. Korupark’ta çalışır mısın?’’

‘‘Olabilir, çalışırım.’’

‘‘Bana CV getirir misin o zaman?’’

‘‘Burada dolduramaz mıyım? Evime gelip gitmem zor olacak.’’

‘‘Üzgünüm CV doldurman için kâğıt veremiyorum çünkü bitmiş, eğer CV getirebilirsen yardımcı olmaya çalışırım. Burada ihtiyacımız yok ama diğer şubelere gönderebiliriz.’’

Aslı, '‘Tamam, hazırlayıp getireceğim,’’ diyerek ayrıldı mağazadan, iş bulmak neden bu kadar zordu ki, evine gidebilmek için otobüse binecekti, git gel nereden baksan yüz elli liraydı. Hiç mi düşünmezdi bu insanlar? Bazıları için konu bile olmayan bir dondurma parası olabilecek meblağ onun için önemliydi işte.

‘‘Git gel yüz elli lira,’’ diye söylendi.


Evine gittiğinde saat 14.00 sırasıydı, laptopu açıp CV hazırladı, o sırada annesi kardeşiyle dış kapının eşiğinde görünmüştü. Büyük ihtimalle market alışverişinden dönüyorlardı.

‘‘Aslı evde misin canım? Bana çıkacağım demiştin.’’

‘‘Evet anne, çıkmıştım ama yine geldim, bir mağaza için CV hazırlıyorum sonra da götürüp teslim edeceğim.’’

‘‘Aslıcığım neden gidiyorsun ki mağazaya, e-posta atsan olmuyor mu?’’

‘‘Hayır anne olmuyor öyle, mağazada çalışan müdür bey yardım edeceğini söyledi. O yüzden kendim götürüp bırakacağım.’’

Annesi kızmıştı, ‘‘Bakalım olacak mı Aslı, niçin e posta atınca olmuyormuş, yardım etmek istiyorsa müdür kendi e-posta adresini verseydi, sen de CV’ni gönderirdin.’’

‘‘Anne çok şüphecisin. CV’ni getir, Korupark’a eleman aranıyor seni oraya yönlendiririz,’’ dedi.

‘‘İşe alacak insan hemen Korupark şubesine telefon eder Aslı, seni de oraya gönderir. Bana hiç mantıklı gelmiyor. Boşuna yol parası harcayıp bu sıcakta bir de otobüslere binip şehrin merkezine kadar gideceksin.’’

Aslı annesinin sözlerine kulak asmadı, CV’sini hazırlayıp kırk derece sıcaklıkta on beş dakika otobüs bekledikten sonra yaklaşık yarım saat yol katederek şehrin merkezine gitti.

Aslı mağazadan içeriye girdiğinde mağaza müdürü Aslı’yı beklemediği için şaşırdı.

‘‘Doğrusu bu sıcakta evine gidince tekrar dışarıya çıkabileceğine ihtimal vermemiştim, gelmeni beklemiyordum. Tamam sen ver CV’ni ben konuyla ilgileneceğim, seni ararız,’’ dedi.

Aslı mağazadan çıkınca ne düşüneceğini bilemedi, gerçekten de belki annesi haklıydı, buraya kadar geleceğine verilebilecek  eposta adresine CV’sini gönderebilirdi. ‘‘İnsanlar mı acımasız Allah’ım yoksa bende mi bir tuhaflık var?’’ diye söylendi.

Sıcaklık artmıştı, kafeye gidip oturmak da istemedi, bu boşuna masraf olacaktı ama bu sıcakta da aynı güzergahtan eve dönmek hiç kolay değildi.

***
Pelin aradığında sabah saatleriydi, ‘‘Bir şey bulabildin mi?’’ diye sordu. Aslı’nın canı sıkkındı, ‘‘Hayır bulamadım, anneme söyleyemediğim bazı borçlarım da var çok sıkıştım,’’ dedi ağlamaklı.

Pelin bir müddet düşündü, ‘’Aslı Mavi Çarşı'da çalışan Zehra Teyze’min yanına gider misin? diye sordu.

‘‘Giderim tabii, ne iş yapacağım peki?’’

‘‘Mutfağa alırlar ya da servise, olur mu, gider misin?’’

‘‘Giderim Pelin hatta kalktım bile, hazırlanıyorum.’’

Aslı Mavi Çarşı’ya geldiğinde Pelin’in sözü üzerine en üst kata çıktı, Evren Pide yazısını okuyup işyerinin olduğu bölüme doğru yürüdü. Zehra da Aslı’yı görmüş gülümsemişti. ‘‘Hoş geldin canım,’’ dedi Aslı’ya, sarıldı. ‘‘Aslıcığım benim için sürpriz oldu, burada çalışıyorum ama işe alım yetkisi benim elimde değil, maalesef patron gelene kadar işe başladın diyemem sana.’’

Aslı üzülse de ‘‘Olsun, beklerim ben,’’ dedi, ‘‘Hem bu arada da sana yardım ederim biraz.’’

Aslı hemen üzerine önlüğü takmış masaları silmeye başlamıştı. Sonra da gelen müşterilerin siparişlerini aldı. Kendinden başka bir kız daha çalışıyordu Evren Pide'de ama o Aslı gibi geçici değil daimî elemandı. Aslı siparişleri Zehra’ya bildirmek için mutfak bölümüne geçti.

Siparişleri Zehra’ya bildiren Aslı onu hamur açarken izledi, fırının başında kadının nasıl ter döktüğünü gördü, para kazanmak hiç kolay değildi. Aslı bir an karamsarlığa düştü. Bugününü, yarınını hiç güzel göremiyordu. Okul için biraz para biriktirebilmek istiyordu ama bunca çabalamasına rağmen henüz işe alınmamıştı.

Pidecinin sahibi öğlen vakti geldi, Zehra Hanım Aslı’yı gösterip iş başı yaptırıp yaptıramayacağını sordu, adam düşündü, ‘‘Akşama kadar dursun bakalım, hoşumuza giderse kalır,’’ dedi.

Aslı gün boyu çalıştı, öğleden sonra ve akşam müşteri çok gelmişti, iki kişi zor yetişmişti siparişlere. Aslı işe alınacağından emindi, ‘‘Çok yoğun ama en azından iş buldum,’’ diye düşünüyordu. Saat 21.00 sırası Zehra mutfağa açılan pencerede göründü, Aslı’yı çağırdı.

‘‘Aslıcığım almıyor bu patron olacak adam seni işe. Bugün yeğeni geldi, yarın o başlayacakmış.’’

Aslı kahrolmuştu ama yapabileceği hiçbir şey yoktu, boyun büktü, ‘‘Olsun üzülme Zehra Abla,’’ dedi.

Aslı gün boyu çalışmıştı, başka yerde garsonluk yapmış olsaydı en az yedi yüz lira kazanacaktı ama Aslı’ya ne yol parası ne de o gün çalıştığı için bir ücret verilmişti. Aslı ağlamaklı metroya bindi. Bir elini çenesine dayamış düşünüyordu, ne olacaktı hâli? Okul başlayınca alması gereken malzemeleri düşündü. O sırada telefonuna mesaj düştü. Aslı'dan kitap özeti isteniyordu, iki gün içinde beş yüz sayfalık kitabı okuyacak ve özetini çıkaracaktı karşılığında çok olmasa da ücret ödenecekti. Kabul eder miydi?

Aslı iki gün neredeyse hiç uyumadı, kitabın özetini çıkarıp gönderdi, hesabına para geçmişti. Bu parayı kazandığı için birkaç gün yol masrafını düşünmeyecekti.

 
***
Öğle sırası Pelin aradı, ‘‘Hemen gel, sana iş buldum ama hemen bir saatin içinde burada ol,’’ dedi. Aslı acele tarafından eline ne geçirdiyse giydi, sokağa fırladı, Pelin’in buluşmayı önerdiği yerde arkadaşını buldu.

Aslı o gün kafede çalışmaya başladı hem servise hem de mutfağa bakacaktı, bulaşıkları yıkamak da ona düşüyordu. Ama olsun öyle mutlu olmuştu ki genç kız bu sayede evde boş boş oturmayacak okula gidene kadar biraz parasını biriktirebilecekti.

Aslı bir haftadır kafede çalışıyordu, patronundan şikâyeti yoktu, adam günlük parasını veriyordu. Hatta bazı günler bugün çok çalıştın diyerek elli lira fazla verdiği bile oluyordu. Bütün gün yalnızdı Aslı, kafenin sahibinin başka işyerleri olduğu için kafeye akşam saati geliyordu. Bir başına tüm gün kafede çalışmak kolay değildi, yemek yapma derdi yoktu tost yapıyor, kahve ve çay ikram ediyordu müşterilere. Gençler soğuk içecek tercih ediyordu, en çok nargileden para kazanıyorlardı bir de maç akşamları iyi kazanç oluyordu.

***
Talip Bey o gün ikindi vakti evinden çıktı, krem yazlık takımlarını giymiş, fötr şapkasını takmıştı. Tam bir beyefendi görünümü veren Talip Bey ağır adımlarla Sepet Kafe’ye girdi. Yola yakın masalardan birine oturdu, Aslı’yı el işaretiyle çağırdı.

‘‘Merhaba yavrum, sen yeni misin burada?’’

‘‘Evet yeniyim, on gündür çalışıyorum.’’

‘‘Anlıyorum, bizim Şehmuz çok iyi çocuktur burada çalış, hiç çıkma.’’

‘‘İki ay çalışacağım amca sonra okulum başlıyor.’’

‘‘Ne güzel yavrum okullu olmana çok sevindim. Nargile içeceğim ben, hazırlar mısın?’’

‘‘Tabii hemen hazırlıyorum.’’

Aslı nargileyi hazırlayıp beyefendinin önüne getirdi, beyefendi tüttürmeye başladı. Aslı diğer müşterilerle ilgilenmek için sırtını dönerken Talip Bey de cep telefonunu cebinden çıkardı. Aslı seri şekilde çalışıyordu, üç numaralı masadan istenen çayları bıraktıktan sonra Talip Bey’in ona seslendiğini duydu, başını adama doğru döndürdü.

‘‘Gelir misin biraz yavrum?’’

Aslı krem takımlı fötr şapkalı adamın yanına giderek ‘‘Buyurun amcacığım,’’ dedi.

‘‘Neydi senin ismin güzel çocuğum?’’

‘‘Aslı ismim.’’

‘‘Aslıcığım,’’ dedi yaşlı adam elindeki cep telefonunu Aslı’ya uzatarak ‘‘yanıma biraz oturur musun?’’

Aslı tereddütlü etrafına bakındı. ‘‘Çekinme çocuğum otur lütfen. Çocuğum ben bir hanımı seviyorum, onunla uzun zamandır Messenger’da sohbet ediyoruz ama bugün gözlüğümü yanıma almamışım evladım, evime gidene kadar da sevdiğim hanım neden cevap yazmıyorum diye merak eder. Şimdi ben söyleyeceğim sen ona yazacaksın.’’

Aslı gülmemek için kendini zor tuttu, karşısındaki adam nerden baksan seksen yaşında vardı. ‘‘Bu yaşta da demek insan sevebiliyormuş,’’ diye düşündü. Talip Bey anlamaz mı Aslı’nın ne düşündüğünü açıklama yapma gereği duydu, ‘‘Ah evladım yalnızlık ne zor bilemezsin,'' dedi devam etti, ‘‘Messenger’daki hanımefendiyle uzun zamandır yazışıyoruz, gerçi henüz kendini görmedim ama pek bir narin, pek bir güzel, pek bir latif. Niyetim ciddi.’’

Aslı yaşlı adamın hâline acıdı, ‘‘Sosyal platformlardan tanıdığınız birinin nasıl insan olduğunu bilemezsiniz. Sakın inanmayın amcacığım, eğer sizinle tanışmak istiyorsa mesela buraya gelsin, onu hem Şehmuz ağabey de görür. ’'

‘’Evet ben de biliyorum ancak pek utangaç hanımefendi, kabul etmiyor. Aslıcığım şimdi sen Messenger’a gir bakalım.’’

‘‘Girdim.’’

‘‘Orada Naciye Sülün Hanımefendiyi bul,’’

‘‘İlk başta zaten, epey de yazışmışsınız.’’

‘‘Evet yavrum. Şimdi yaz, Naciye Hanımefendiciğim şu anda dışarıdayım, gözlüğümü yanıma almadığım için size birkaç saat yazamayacağım, zatıalinizden özür dilerim, umarım bu aciz kulunuza kızmayacaksınız.’’

‘‘Yazdım,’’ dedi Aslı tam telefonu verecekti ki ‘‘A a cevap!’’ geldi diye haykırdı.

‘‘Ne yazdı çocuğum, okur musun?’’

‘‘Beyefendiciğim siz dışarıda keyfinizce gezerken ben de çocuğumla beraber hastane köşelerinde sürünüyorum, ödeme yapmam gerekiyor, otuz beş bin liraya ihtiyacım var, yanımda da hiç kimse yok.’’

Aslı mesajı bir yandan okuyor bir yandan da yazılanlar karşısında soğukkanlılığını yitirdiğini hissediyordu. Kadının bu yaşlı adama numara yaptığı o kadar belliydi ki.

Yaşlı adam titreyerek kalktı masadan, ‘‘Hemen gitmem gerekiyor, hanımefendiye para göndereceğim,’’ dedi.

Aslı dayanamadı, düşüncesini şimdi söyleyecekti, ‘‘Talip Amca yapma Allah aşkına bu kadın numara yapıyor, seninle tanışmak isteseydi gelirdi yanına, bu kadın hem kendini göstermiyor hem de böyle para istemesi hiç hoş değil. Dolandırıcı olabilir.’’

‘‘Kim dolandırıcı, Naciye Hanımefendiciğim mi? Yok kesinlikle değil.’’

 
***
 
Üç gün sonra Talip Bey geldiğinde patron Şehmuz da kafedeydi, Aslı yaşananları anlattığından hemen Talip Bey’in masasına gitti, sordu.

‘‘Talip Bey hoş geldiniz.’’

‘‘Hoş bulduk Şehmuz Bey. Ben nargile içeceğim.’’

‘‘Hay hay hemen, Aslı nargileyi hazırla!’’

Şehmuz nargile hazırlanırken Talip Bey’in masasına oturdu, Aslı’nın kendisine anlattıklarını sordu Talip Bey’e.

‘‘Evet Naciye Hanımefendi bu sıralar çocuğuyla meşgul oluyor sanıyorum, hesabına ulaşamıyorum.’’

‘‘Parayı yatırdınız mı, sizden para da istemiş.’’

‘‘Naciye Hanımefendi benden otuz beş bin lira istemişti ben elli bin lira yatırdım. Evvelinden de yatırdıklarım var.’’

‘‘İyi yaptınız. O paralar gitmiş Talip Bey siz dolandırılmışsınız.’’

‘‘Hayır hayır, bugün yarın bana yazacak inanıyorum.’’

Aslı günlük kazancını cebine koydu, kafenin kepengini indirirken bir yandan da düşünüyordu. Bu Talip Bey’in başına gelenleri, ülkede yaşanan diğer kötülükleri. Aslı her gün saat 10.00'da kafeyi açıyor gece saat 11.00'e kadar çalışıyordu. Kazandığı para yedi yüz liraydı ama o memnundu, hiç kötülük yaparak para kazanmanın ne olduğunu bilmek istemezdi. Talip Bey gibi iyi yürekli bir adamın parasını gasp eden kadın nasıl bir vicdana sahipti ki?

Aslı düşünüyordu, yarınından ümitli değildi, gelecekteki dünyayı da hiç mutlu olunabilecek, insana yakışır şekilde yaşanabilecek bir dünya olarak göremiyordu.

Genç kız tenhalaşan sokakta hızlı hızlı yürüdü, gecenin son otobüsüne yetişmesi gerekiyordu.