DOĞANIN SESİNDEN İNSANA TELKİN
Beste BEKİR
Jean de La Fontaine, Fransız şair, ahlakçı, oyun yazarı, fabl ustası ve romancıdır. Yalnızca XVII. yüzyıl Fransız adalet sistemini değil, aynı zamanda dönemin toplumunu da çevreleyen gerçekleri, gündelik hayatın farklı yönlerini anlamak için hayal gücünü de katarak gerçekçi masallarla tanımlar. Ünlü yazar, insan sorunlarına akılcı çözümler sunmak için doğadan ve hayvanlar dünyasının zenginliğinden yararlanır. Masallarında değindiği açgözlülük, dayanışma, dostluk, kıskançlık, nefret, üstünlük, zayıflık gibi özellikler, insan zenginliğini ve sefaletini karakterize eden unsurlardır.
İnsanların içine düştüğü ekonomik sıkıntıları anlamak için bile, La Fontaine'in bazı masalları faydalı olabilir. İlkokuldan beri bildiğimiz ateş böceği ve karıncanın masalı buna iyi bir örnek teşkil eder. Ateş böceği savurgan bir hayat sürüp geleceğini düşünmezken, karınca ânı yaşamaktan ziyade gelecekte hayatta kalmak için yiyecek depolar.
La Fontaine, eski kaynakları inkar etmez, bilâkis onları geliştirerek yeniden yorumlar ve "taklitin kölelik olmadığını" belirtir. Eseri için hammaddeyi eski modellerden alsa da ahlaki anlayışını da mutlaka bunlara ilave eder. Bu şekilde eserlerinin geleneksel pedagojik ve didaktik etkinliğini sürdürdüğünü ifade eder. "İnsanlara öğretmek için hayvanları kullanıyorum" diyen fabl ustası, şiirin tüm kaynaklarını masallarının hizmetine sunar.
La Fontaine'in masallarındaki karakterleri; hayvana, insana, bitkiye veya mitolojik dünyaya ait olup olmadıklarına göre sınıflandırabiliriz. Onun masalları, özellikle insanların kusurlarını ve ahlaksızlıklarını temsil eden "modeller" açısından zengindir. Bu modeller de genellikle hayvanlardır. Kısmen gelenekten miras kalan ve La Fontaine'in dehası tarafından yeniden canlandırılan hayvan sembolizmi sayesinde bu "kahramanlar", aslanlar, tilkiler, maymunlar, fareler, köpekler, kurtlar vb. sırayla cellat veya kurban olarak görünürler ve aslında bu yolla dünya hâlinin panoramasını çizerler.
İnsanların gündelik hayatta çeşitli sınıflara, mesleklere ve yaşlara ayrılması gibi masallarda da bu durum geçerlidir. Örneğin aslan sembolü ile maskelenen kral karakterine masallarda otuzdan fazla kez rastlanır ve böylece La Fontaine'in zamanının politik sorunlarına olan ilgisi gözler önüne serilir.
Meşe, kamış, meşe palamudu gibi bitkiler ve mum, demir kap, sürahi, süt gibi nesneler de masallarda eylem hâlinde yer alır ve hatta bazen seslerini yükseltirler. Efsanevi hikayeleri çağrıştıran "mitolojik karakterler" de onun masallarında önemli bir yere sahiptir.
La Fontaine çalışmalarını "yüzlerce farklı perdeli ve sahnesi evren olan geniş bir komedi" olarak tanımlar. Masallar bu nedenle teatral yapılarıyla göz önüne alındığında birer mini tiyatro olarak kabul edilebilir.
Ona ait bazı fabllarda XVII. yüzyıl toplumunun neredeyse eksiksiz bir resmini bulmak mümkündür. Kralı temsil eden aslan, ilahi bir otoriteye sahiptir ve gücünü görkemli törenlerde sergilemeyi sever. Mahkeme ise köleliğin ve ikiyüzlülüğün hüküm sürdüğü bir asalaklar ülkesi olarak sunulur. Tilki sembolü, saray mensubu ve kurnazlık timsali olmasının yanı sıra kralı yüceltmesi ve her zaman onun tarafında yer almasıyla bilinir. Fabllarda köylülerin renkli ve cafcaflı yaşam tarzlarıyla bilinen soylular tarafından sömürüldüğü vurgulanır.
La Fontaine, güncel olaylardan en çok yararlanan ve dönemi temsil eden en önemli yazarlardan biri olarak masallarında felsefi öğelere de yer vermiştir. Bunu yaparken masallarının özü halkın bilgeliği olan Aesop (Ezop) ve seleflerinden de yararlanmıştır. Ona göre "mutluluk, arzulardaki denge ve ölçülülükle ilgilidir; huzuru getirecek olan sadeliktir."
La Fontaine döneminin yazarları tarafından ortalama bir insanın bile ulaşabileceği sıradan bir ahlak anlayışını savunduğu için eleştirilir. Bununla beraber onun ahlaksızlığı ortadan kaldırma çabası boşuna gibi görünse de en azından buna dair bir bilinç oluşturması önemlidir. Eserleri ölçü, denge ve aşırılıktan uzak olmayı esas alır. En büyük mutluluğun zihni özgürlük olduğunu düşünen yazar, modern insanın yalnızca kendine ait olduğu fikrini ortaya atar.
Yazarın, eserlerini yazma amacını da anlamamıza yarayan şu ifadeleri dikkat çekicidir: "Masallar her birimizin resmedildiği birer resimdir. Bize hayat tecrübesinin önemini anlatır ve çocuklara hayata dair bilmeleri gerekenleri öğretir".
FACEBOOK YORUMLAR