Kıpçak Bozkırları-Deşti Kıpçak
Deşt kelimesi, Farsça bozkır, sahra, ova anlamına gelir. Kıpçak ise, Orta Asya Türk kavimlerinden, bilhassa Tatar, Başkurt, Kazak, Kırgız ve bu boyların yakın çevrelerindeki topluluklara verilen ortak isimdir. Bu Türk Boylarının bir kısmı kuman diye de anılırlar.Deşt-i Kıpçak denilince de Orta Asya’dan başlayarak, Hazar Denizi ve Karadeniz’in kuzeyinden, Güney Rus Steplerine, Kafkasya’da Azerbaycan’dan, Gürcistan’a, Ukrayna, Kırım, Romanya hattından, kuzey Bulgaristan ve Makedonya’ya kadar, Tuna nehrine doğru, doğu Avrupa’ya uzanan, bugün üzerinde birçok farklı devlet barındıran, Kıpçak Türklerinin Kuzey batıya Göçleri, akınları ve fetihleri ile oluşmuş, koca bir Türk Yurdunu gösteren büyük bir coğrafya anlaşılır. Bu coğrafyaya Kazak bozkırları da denmiştir.
Orta Asya’dan kuzey batı istikametine yönelen Kıpçak, Kuman göçleri; coğrafi ve iklim zorlaması yanında, onuncu asrın sonunda artan Moğol baskıları ile başlamış ve yüzbinleri bulan kafileler halinde Kara denizin kuzeyine kısım, kısım dağınık şekilde yerleşmişler ve buralarda boylar halinde yaşayarak, çok sayıda Kıpçak hanlığı kurmuşlardır.
On birinci yüzyılda henüz devletleşmemiş ve şehir prenslikleri halinde yaşayan Rus, Gürcü, Leh bölgelerine büyük baskı uygulamış ve bu prenslikleri çoğu zaman hâkimiyetleri altına almışlardır. Yaklaşık üç yüz yıl süren bu Kıpçak hâkimiyeti, on üçüncü yüzyılda, bu defa batıya yönelmiş olan Moğol akınları ile yine güç kaybetmiş, Doğu Roma-Bizans, Gürcistan, Polonya, Romanya gibi bölge ve devletler içinde varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Nihayet Karadeniz’in kuzeyinde, Moğol Hükümdar aileleri tarafından kurulmuş olan Altınordu devleti ve Kırım Hanlığının Türk tebaasını oluşturmuşlar ve bu iki devletin Türkleşmesini temin ederek on sekizinci asır sonlarına kadar yaklaşık sekiz yüz sene varlıklarından söz ettirmişlerdir.
Ancak, Türk tarihinde çokça görülen kardeş kavga ve savaşları ile Kıpçaklarda yakın bölgeye yerleşen diğer Türk boyları olan, Peçenekler, Uzlar, Oğuzlar ile zaman zaman birlikte hareket etseler de çoğunlukla mücadele içinde olmuşlar ve hâkim oldukları bu coğrafyada büyük ve uzun ömürlü devletler kuramamışlardır.
On üçüncü asırdan itibaren hâkimiyetleri zayıflayan Kıpçaklar, Slav, leh, Romen, Gürcü gibi yerli kavimlerinin nüfus yoğunluğu içinde azınlık durumuna düşseler de bilhassa Kırım Türk Tatar Hanlığı içinde ve Deşti Kıpçak olarak anılan bu coğrafyada on sekizinci asır sonuna kadar etkin olmuşlardır.
Rus Çarlığının kurulup kuvvet kazanması ile birlikte Kıpçak, Kuman boyları dağıtılmaya başlanmış, bilhassa Sovyetler Birliğinin kurulması ile Kırım Tatar Türkleri, Sibirya’dan Kazakistan’a kadar sürgün edilmişlerdir.
Yine de dün Deşti Kıpçak diye tabir ettiğimiz, bugün ki merkezi Ukrayna ve Rusya’nın orta ve güney bölgeleri ile Hazar Denizinden, Tuna Nehrine kadar olan bölgede Türk kökenli soydaşlarımızın varlığı inkâr edilmez bir gerçektir. Hatta Kıpçak adı taşıyan köy ve yerleşim bölgeleri ve Kumanova gibi şehirler varlığını sürdürmektedir.
Bu günlerde Rus Ukrayna mücadelesini takip ettiğimiz bu bölgenin, Kıpçak göçlerinden altı asır öce de Hun Türklerinin akınlarına sahne olduğunu ve Avrupa Hun Türk Devletinin bu topraklar üzerinde kurulduğunu, sekiz asırlık Kıpçak hâkimiyetinden sonra da, Osmanlı Devletinin son iki yüz elli yılında on bir ayrı Osmanlı Türk-Rus muharebesinin cereyan ettiği bir bölge olduğuna değinerek, bu coğrafyanın bize hiç de yabancı olmadığını, sadece tarihi seyri ile insan ve iskân yapısından bahsederek, aynı zamanda bir Türk diyarı olduğunu hatırlamak ve hatırlatmak istedik!
Cemil Altınbilek
27.02.2022
FACEBOOK YORUMLAR