Hatırlayacaksınız, hani bir zamanlar buz gibi bir kış günü “Mini mini bir kuş donmuştu / Pencereme konmuştu / Aldım onu içeriye” ve o pencere o kuşun kurtuluşu olmuştu, pır pır ederek, canlanıp uçup gitmişti. Pencere önü muhabbetlerinin çocukluğumuzdan ergenliğimize ve daha ileri yaşlarda evrilerek devam ettiğini görürüz. Meselâ “Pencereden kar geliyor / Aman anne, gurbet bana zor geliyor” diyen içli türküde ya da “pencerenin buğusuna çizdim yüzünü” diyen şarkı sözünde olduğu gibi…
Peki neden pencere? Çünkü pencere dış dünya ile aramızdaki perdeyi kaldırıyor. Işığı, ağacı, böceği, çiçeği, sokağı getiriyor yanımıza.
Işıkla pencere arasındaki yakınlığı kim inkâr edebilir. Ne zaman “ Her mihnet kabulüm, yeter ki, / Gün eksilmesin penceremden” diyen Cahit Sıtkı’yı okusam, Geothe’nin “biraz daha ışık” deyişini hatırlarım. Üstad’ın ölüm döşeğindeki son sözleridir “biraz daha ışık.” Muhtemelen bir pencere önündeydi ve ışığın önünü kesen birine sesleniyordu.
Anadolu bozkırında gece yolculuğu yaptıysanız bilirsiniz, uzakta görünen ışıklar bir pencereden dışarı taşıp bizim payımıza düşenlerdir. Ve o zaman “Bir ay doğar ilk akşamdan geceden / Şavkı vurur pencereden bacadan” diye mırıldanmak geçer içinizden.
Pencere önünden sokağa sarkan renk renk çiçekleri en iyi bilen kişi, vefalı, şirin ve çapkın komşumuz Fahriye Abla olmalı. Onu Ahmet Muhip ustanın dilinden dinleyelim;
Eviniz kutu gibi bir küçücük evdi,
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi;
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede.
Yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede;
Bahçende akasyalar açardı baharla.
Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye abla!
Bir de gönül penceresi var… Bir Muzaffer İlkar bestesi olan Şemsi Belli şiirinde “Gönül penceresinden ansızın bakıp geçtin / Bir yangının külünü yeniden yakıp geçtin” diyen şaire hak vermemek mümkün mü? Benden size tavsiye, gönül penceresini fazla açık tutmayın, ya camını kırarlar, ya çerçevesini…
Pencere denince aklıma ilk gelen, sokaktır. Pencere önünden sokağı izlemek, küçük dünyamızdan büyük dünyaya açılmak demektir.Kafka, terkedilmiş bir hayat yaşayanların bile “sokağa bakan bir pencere olmadan uzun süre yapamayacağını” söyler.
Ya zindan penceresi? Hani şairin “geçmiyor günler geçmiyor” dediği zindanlarda pencere nasıldır? Uçurtması tellere takılan çocuğun “penceresiz kaldım anne” deyişi neyi ifade eder? “Pencerem kör, kapım kitli / Bu bendeki seyir değil”diyen şarkıyı dinlerken, Ahmet Arif’in, dağlarına bahar gelen memleketini hatırlayıp, “Haberin var mı taş duvar? / Demir kapı, kör pencere” diye dertlenmesini hatırlamamak mümkün mü?
Pencere, edebiyatta ve felsefede en çok başvurulan metaforlardan biridir. Yeri gelmişken bir Karadeniz türküsü dinlemeye ne dersiniz? Bakın,“Dereler akar gider /Taşları yıkar gider / Bu dünya bir pencere / Her gelen bakar gider” sözleri, felsefenin kadim ve başlıca konusu olan ölüm ve hayata dair derin izler taşımıyor mu? Halk irfanı bu olsa gerek… Esasen bu türküdeki “pencere”nin asırlar öncesinden çağlayarak bugüne doğru pırıl pırıl akan Yunus’un “pencere”sine çok benzediğini görüyoruz. Garip Yunus “Sular hep aktı geçti / Kurudu vakti geçti / Nice han, nice sultan / Tahtı bıraktı geçti / Dünya bir penceredir / Her gelen baktı geçti” demişti. Türküyü söyleyenlerin Yunus’tan haberi var mı bilmiyoruz, ama aynı kaynaktan beslenen, aynı duygu ve düşünceler olduğu dikkatlerden kaçmıyor.
İnsan için göz ne kadar mühim ise konutlar için de pencere o kadar mühimdir. Ama esas mühim olan dünyaya bakan penceremizin temizliğidir. “Senin dünyaya bakan penceren kirli ise benim çiçeklerim sana çamur görünür” dememiş miydi Mevlana hazretleri? Bir başka Usta, Halil Cibran’a kulak verelim; Diyor ki, “Gözlerimiz ruhumuzun penceresidir ve ruhumuzda umut varsa, dış dünyaya da umutla bakarız.”
Kısacası, pencere umut demek, güneş demek, ışık demek, diyalog demek, sohbet demek, komşu demek, sokak demek, gökyüzü demek, uçan kuş demek, ağaç demek, böcek demek, çiçek demek, soluduğumuz hava demek ve herşeyden önemlisi pencere özgürlük demek!
Bir pencere önünde yazdım bu satırları. Daha da uzatabilirdim… Hepsini ben söyleyecek değilim ya! Hadi, “Bir taş attım pencereye tık dedi” cümlesindeki felsefeyi de siz çözümleyin!
FACEBOOK YORUMLAR