Av. Abbas BİLGİLİ

Av. Abbas BİLGİLİ

[email protected]

İMPARATOR HADRIANUS'UN ANILARINDA ANTAKYA

12 Eylül 2024 - 07:40 - Güncelleme: 12 Eylül 2024 - 07:45

 

İMPARATOR HADRIANUS'UN ANILARINDA ANTAKYA

 

Abbas Bilgili

Roma İmparatoru Hadrianus ilginç bir portredir. Roma’nın 14’üncü imparatoru olarak milattan sonra 117 – 138 yılları arasında 21 yıl başta kaldı. Anadolu’da adına kentler kurulan, heykelleri diklen bu adam Antakyalıların biraz da hemşehrisi sayılır. Çünkü daha imparator olmadan önce Suriye Eyaletinin metropolisi (bir nevi başkenti) sayılan Antakya’da (Antiokheis) komutandı ya da vali idi. 117 yılında ölen imparator Traianus’un evlatlığıydı. Traianus ölünce Hadrianus Antakya’dayken imparator ilan edildi. Yeni imparator hemen Roma’daki Senato’ya mektup yazarak imparatorluğunun onaylanmasını istedi ve Senato onay verilince 41 yaşında imparatorluğu kesinleşmiş oldu. Anadolu’da bir çok yere uğrayarak 118’de Roma’ya ulaştı. Kendisinden öncekiler gibi yeni yerler fethetmeyle uğraşmadı. Mevcut yerlerin imarı ve daha iyi olmaları için uğraştı. Avrupa, Afrika ve Asya’da bir çok yeri gezdi. Bu gezilerinde Anadolu’yu da ihmal etmedi, gezdiği yerlerde yeni kentler kurdu. Bir çok kent Hadrianus ismini kendi ismine ekledi. Örneğin Edirne’yi kendisi kurdu ve Edirne ismi Hadrianus isminden gelmektedir.

Gezmeyi çok seviyordu, 21 yıllık imparatorluğunun 12 yılını gezerek geçirdi. Bir yazar onun için “Uykusuz İmparator” demişti. Zeki, entelektüel, birikimli, meraklı, bilgili, cömert, yardımsever ve enerjikti. İmparator olmadan önce gördüğü Antakya’ya imparator olduktan sonra da birden fazla geldi.

Bu yazıda batılı bir yazarın Hadrianus ile ilgili romanından ve bu romanda Antakya ve çevresine değinmesini konu edineceğiz. Belçika doğumlu olup ABD’ye yerleşen romancı Marguerite Yourcenar’ın (1903-1987) eserleri Türkçeye de çevrilmiştir. Cumhuriyet Kitap’ta da hakkında bir tanıtım yazısı çıkmıştı. Yazar, Hadrianus’un hayatını imparatorun kendi ağzından roman tarzında yazmış ve 1951 yılında yayınlanmıştı. Şiir ve deneme arası bir eser kabul edilen bu roman tarihçilerin de ilgisini çekmiştir. Dönemin kaynaklarına dayanan tarihî bir kurgudur.1 Yazarın bir çok tarihi kaynaktan yararlanmakla birlikte daha çok da Roma tarihçisi Cassius Dio (MS 153/164-229) tarafından yazılmış Roma Tarihi’nden2 yararlandığı biliniyor.

Romanda Hadianus’un hayatı roman tarzında ve anı biçiminde kaleme alınmış olup, zaman zaman Antakya’dan ve çevresinden de bahsedilmektedir. Antakya’dan bahsetmesi normaldir çünkü Antakya Roma İmparatorluğu’nda özellikli ve önemli bir kentti. Eğlencelerin ve olimpiyatların düzenlendiği kent, aynı zamanda Suriye Eyaleti’nin de başkentiydi. İran merkezli Partlar (Persler) sürekli Anadolu’ya sefer düzenledikleri için Romalılar da bu seferlere karşılık vermek için hazırlıklarını Antakya’da yapıyorlardı.

Yine bir Part seferinde kışı geçirmek ve hazırlık yapmak için İmparator Trajan (MS 53-117) Antakya’daydı. Takvimler 115 yılının Aralık ayını gösteriyordu ve çok büyük bir deprem oldu. İmparator Trajan ve o zaman henüz vali olan Hadrianus’un bu depreme Antakya’da yakalandıkları biliniyor. Hadrianus’un Anıları’nda bu felaketten şu cümlelerle bahsediliyor:
Aralık ayının ortalarında, bir gece, deprem, bir kaç saniye içinde Antakya kentinin dörtte birini yerle bir etti. Yıkılan bir direk, Traya'nın orasını burasını ezmişti ama o kahramanca yaralılara yardımını sürdürdü; çok yakın çevresinden bazıları ölmüştü. Suriyeli güruhlar, felâketin suçlusunu bulmaya calışıyorlardı ve İmparator hoşgörü ilkelerini bir yana bırakarak, bir grup Hıristiyanın katledilmesine izin verme yanlışını yaptı. O mezhebi ben kendim de pek sevmem ama, yaşlı adamların kırbaçlanmasının, çocuklara işkence yapılmasının görüntüsü genel tedirginliği arttırdı ve uğursuz kışı daha da iğrençleştirdi. Depremin etkilerini hemen onaracak para yoktu; binlerce barınaksız insan geceleri meydanlarda çadır kuruyorlardı. Saraya üşüşen ileri gelenlerin hiç kuşkulanmadıkları, gizli bir nefretin, saklı bir hoşnutsuzluğun var olduğunu, yapmakta olduğum yoklamalardan anlamıştım. Yıkıntıların ortasında, İmparator, bir sonraki seferinin hazırlıklarını yürütüyordu.”3

Hadrianus, anılarında Antakya’da İmparatorun yanında geçirdiği günlerde iç çekişmeler ve kıskançlıklar gibi karşılaştığı sorunlarda “Ben Roma’da ikinci adam bile değildim” dediği günlerde İmparatoriçe Plotina’nın da yardımını gördüğünü de “Antakya’daki kötü günlerde varlığı benim için vazgeçilmez olmuştu” şeklinde anlatıyor.4 Aynı günlerde Partlar üzerine yapılan sefer başarılı olunca kutlamalar yapıldığını ve kendisinin de kurban adamak için Cassius Dağı’nın (Keldağ) doruğuna tırmandığını belirtiyor.5 Yine o günlerde Yahudilerin ve Arapların kendilerine diş bilediğini de belirterek, Seleukia’da (Samandağı) Yahudi tüccarların vergi vermemek için ayaklandığını da anılarında anlatıyor.

 

Kendisi İmparator Trajan’ın evlatlığı ve Suriye valisi idi, ancak Trajan’ın ölümü halinde İmparator olacağının garantisi yoktu. Nitekim Trajan’ın Antakya’da iken ağır hastalık geçirdiğinde öleceği anlaşılınca Hadrianus sıkıntılı günler yaşadı. Saray içi bir komplo ile öldürülme korkusunu taşıyordu. İleride keyif içinde yaşayacağı Antakya sarayının o günlerde kendisi için bir tutukevi, bir ölüm hücresi gibi olduğunu da vurguluyor. İmparator ölüm döşeğindeyken yerine geçecek kişiyi açıklamamıştı. Ölüm gerçekleşince İmparatoriçe ve Tarjan’ın doktoru Kriton da Hadrianus’u tutarak yeni imparator olmasında büyük rol oynadılar. Kendisi “evlat edinilmiş olmam her şeyi kolaylaştırdı” demeyi de ihmal etmiyor. İmparator, hastayken Roma ‘ya gitmeye ikna edilmiş ve Kilikya Selios’da ölmüştü. Hadrianus Antakya’dan oraya kadar gitti ve cesedi Roma’ya göndermek istiyorlardı, ancak “Roma’da sonradan yapılacak görkemli cenaze törenlerinin başlangıcı olarak cesedi yaktılar.” Bunun üzerine “Yol boyunca askerlerin alkışlarının eşliğinde Antakya’ya geri döndüm” diyor.6

 

Hadrianus’un İmparatorluğu 117-138 yılları arasında 21 yıl devam etti. İmparator olduktan sonra Antakya’dan Roma’ya gitti ve bazı icraatlarda bulundu. Sürekli dalaşmalara neden olduğu için erkeklerin ve kadınların aynı anda hamamları kullanmaları geleneğine son verdi. Düzenlenen oyunları boş ve aptalca savurganlık olarak görüyordu. İmparatorluk ailesindeki köle sayısını sınırlandırdı. Dostlarını ayağa kalkarak karşıladığını ve huzura kabul ettiklerini sonuna kadar ayakta dinlediğini belirtiyor. Gezmeyi çok sevdiği için “Beni Roma’ya çok az ilgi göstermekle suçlarlar” diyor. Kendisinden öncekilerin Roma’dan hep savaş için ayrıldıklarını, kendisinin ise büyük girişimler, barış eylemleri için ayrıldığını belirtiyor. “Artık Roma’dan ayrılmak istiyorum” diyerek ülkenin bir çok yerini gezdi. Kentlerin imparatora gönüllü katkılarını reddettim diyor ve toprak ağalarının elindeki büyük toprak parçalarını kamu yararı için çiftçilere verdiğini söylemesi de günümüz için hayli ilginç değil mi? Şu cümle de çok anlamlı ve günümüze gönderme yapan bir cümle; “Bir gün sonuna kadar dinlemeyi reddettiğim bir davacı kadın, onu dinlemeye zamanım yoksa, ülkeyi yönetecek zamanımın da olmadığını söylediği zaman haklıydı”7

 

Bir zamanlar vali olarak bulunduğu Antakya’ya İmparator olarak da geldiğinde ve Kedağ’a (Cassius) yeniden tırmandı. Bu tırmanışı ise şu şekilde anlatmaktadır:

Antakya’dan ayrılmadan birkaç gün önce, önceki yıllarda da yapmış olduğum gibi, Cassius Dağı’nın tepesine kurban adamaya çıktım. Tırmanış gece yapıldı; Aetna’da olduğu gibi yanıma dağcılığa alışkın az sayıda dostlarımı almıştım. Amacım, o çok kutsal tapınakta sade bir dinsel törene katılmak değildi yalnızca. Yükseklerden her gün yinelenen ama her seferinde gizli bir sevinç haykırışıyla düşündüğüm, günün doğuşu olayını, o harikayı görmek istiyordum. En üst noktada Asya’nın düzlükleri ve deniz hâlâ karanlık içindeyken, güneş tapınağın bakır süslerini aydınlatır ve yüzler bu aydınlıkta gülümser, çok kısa bir an için dorukta dua eden adam, sabahın güzelliğinden faydalanabilen tek kişi olur.

Kurban adamak için her şey hazırlanmıştı; başlangıçta atlarla tırmandık, sonra gece kötü kokularından tanıdığımız çalılıklar arasında tehlikeli bir yoldan yaya olarak geçtik. Hava ağırdı; o bahar yaz gibi yakıcıydı. Dağa tırmanırken ilk kez soluk almakta güçlük çekiyordum; genç gözdemin omuzuna biraz yaslanmaya çalıştım. Hava konusunda uzman olan Hermogenes’in beklediği fırtına koptuğu an, doruktan yüz adım kadar gerideydik; çakan şimşeklerin aydınlığı altında rahipler bizi karşılamaya geldiler, sırılsıklam olmuş küçük grup kurban için hazırlanmış kürsünün çevresinde toplandı. Tam harekete geçilecekken, bir yıldırım düştü; hem kurbanı hem de elinde bıçağıyla kurbanı kesmeye hazırlanan yardımcıyı öldürdü. Dehşetin ilk anı geçtikten sonra, Hermogenes doktor merakıyla, yıldırım çarpmış çiftin üzerine eğildi.; Khabrias ve baş rahip bu ilahi kılıçla kurban edilen adam ve karaca yavrusunun benim dehamın sonsuzluğu ile birleştiğini haykırdılar; bu yaşamlar yerlerini değiştirerek benimkini uzatıyorlardı. Antinous koluma sımsıkı yapışmış titriyordu.”8

Casius Dağı’nın o dönemde kutsal bir yer olduğu ve burada kurban kesildiği bu ziyaretlerden anlaşılmaktadır. Dağda bugün kalıntıları mevcut manastır her ne kadar Hıristiyan Kilisesi olarak bilinse de, bu manastırın Hıristiyanlık öncesinden kaldığı anlaşılmaktadır. Hadrianus zamanında Romalılar henüz Hıristiyan değildi. Keldağ’daki kurban kesmenin Roma’nın pagan döneminde olduğu anlaşılmaktadır.

Hadiranus’un Keldağ’a tırmanma sebebi pagan inancına göre kurban kesmek gibi görünse de, bu muhteşem dağdan güneşin doğuşunu seyretmek gibi bir niyetinin olduğu anlaşılıyor. Hadrianus gibi sanata, kültüre ve güzelliğe düşkün birinin güneşin doğuşunu görmek için Keldağ’a tırmanmış olması oldukça anlamlı bir davranış gibi görünüyor.

Buraya kadar Hadrianus’un Anıları’nda daha çok Antakya ve çevresine değindiği bölümleri okuyucuya sunmaya çalıştık. Başka yerler ve başka hususlardaki görüşleri de ilgi çekici. Kaliteli bir tarihî roman okumak isteyenlere önerilir.


 


 

1 Ferda Fidan, Ölmeyi Öğrenmek… Hadianus’un Anıları, Cumhuriyet Kitap, 14 Aralık 2023 s. 6 vd.

2 Cassius Dion – Historia Augusta, Hadrianus, Çevirenler: Rukiye Öztürk-Ayşe Yakut, DoğuBatı Yayınları, Ankara 2022; Historia Agusta, Roma İmparatorları, Cilt I, Çeviren: Samet Özgüler, Kronik Yayınları, 3. Baskı, İstanbul 2021; Historia Augusta, Hadrianus, Çeviren: Recai Tekoğlu, Arkeoloji ve Sanat Yayınla rı

3 Marguerite Yourcenar, Hadrianus’un Anıları, Çeviren: Nili Bilkur, Adam Yayınları, 1. Baskı, İstanbul 1984, s. 65

4 Marguerite Yourcenar, Hadrianus’un Anıları, s. 68, 69

5 Marguerite Yourcenar, Hadrianus’un Anıları, s. 71

6 Marguerite Yourcenar, Hadrianus’un Anıları, s.76, 77

7 Marguerite Yourcenar, Hadrianus’un Anıları, s. 100, 101

8 Marguerite Yourcenar, Hadrianus’un Anıları, s. 147, 148

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum