SINIRDA VURUŞMA, İÇERDE KIRIŞMA
Siyaset perişan.
Siyasetçilerin derdi tasası memleket gibi görünmüyor.
Yönetenler ancak kendi ikballerine dokunursa ilgileniyorlar.
Her hareket iç siyasetin malzemesi.
Daha da ötesi herşey iç siyasete bağlı.
Yeter ki efendiler iktidar gücünü kaybetmesin ve düzenlerini devam ettirsinler.
Şartlar, gereklilikler, dünyanın gidişi, bizim geleceğimiz... bunları düşündüklerini gösteren işaretler yok.
Zavallı memleket bu halde.
Haydarpaşa ihalesi bunun en yeni örneği.
Evlere şenlik bir durum.
Gündemde Suriye Harekâtı varken alıp kaçmanın tam sırası diyen bir fırsatçılık içimizi kanattı.
Defalarca gördüğümüz bu görgüsüzlük yine gündemde.
Buna siz kapkaççılık deseniz de uyar mı uyar.
Yaşanan şu:
Önce belediyede sonra mahdum hazretlerinin yanında memurluk eden bir yeni yetmeye şirket kurduruluyor.
10 binlik sermaye günler önce milyona çıkarılıyor.
Büyükşehir Belediyesi'nin karşısına dikiliyor..
Hayır karşısına değil, belediyeyi eften püften bir sebep uydurarak dışarda bırakıp onu rakipsiz hale getiriyorlar.
İhale veriliyor.
Oğlumuzun adamını ezdirecek değiliz ya.
O varken kim bu ihaleyi isteyebilir ki?
Bu ne cür'et?
Çünkü burası bir aile şirketi.
Ulaştırma Bakanı da evlere şenlik.
Devlet yönettiğinin farkında değil.
Sokaktaki adamın yeğenini korumasından beter bir tarafgirlikle ve üstelik bayağı bir dille konuşuyor.
Görüntü tam budur.
Ama aile şirketlerinde bile bu tarz bir bayağılık görülmez.
Bakalım hukuk bu işi düzeltecek ve Türkiye bu görüntüye mahkum edilecek yerden bitme bir devlet değil diyecek mi?
Diğer tarafta da başka türlü bir rezalet görüntüsü var.
İzmir Belediye Başkanı " Türk Ordusu Kıbrıs'tan çekilsin!" demiş.
Allah Allah, bu söz edilir mi?
Edilir diyelim sırası mı?
Sırası diyelim bunu diyecek sen misin be adam?
Çok haklı olarak "Kime çalışıyorsun?" demezler mi?
Evet sen kimsin ve kime çalışıyorsun?
Bu kadar densizlik ortasında ayakta durmamıza şaşılmaz mı?
Bir kere daha inandım ki bu memleket hakikaten sağlam temeller üzerinde.
Tam Keçecizâde Fuad Paşa'nın Fransızlara dediği gibi.
İçerden-dışardan vurdukça vuruyorlar, biz seyrediyoruz.
Yine de yıkılmıyor, yıkılamıyor.
A. Yağmur Tunalı
