Râkım Elkutlu'nun bu Hüzzam eserini çoktandır dinlememiştim.
İzmir'in bu sanatkâr evlâdının duygusu derin, besteleri sağlamdır.
Kuvvetli bir bestekâr olduğu kesindir.
İzmir Mevlevîhânesi Şeyhi Neyzen Emin Dede amcasıdır.
Mûsikîye onunla başladı.
Mevlevîhanelerin her biri bir Konservatuardı.
Mûsikî bilgisi, görgüsü ve güzel sesine giydirdiği tavırla İzmir Mevlevîhânesi'nde Naathan oldu.
Babasının ölümünden sonra Hisar Camii İmamlığı ona geçti.
Bir zamanlar böyle imamlarımız varmış dedirten bir yüksek kültür temsilcisidir.
Bugün, onun seviyesinde bir kültür adamı, sanatkâr bulmak bile imkansıza yakındır.
Kaldı ki imam.
Maalesef din alanı kupkuru bir insan tipinin eline kaldı.
Diyanet Reisi'ne bakan dediğimi anlar.
Kültürden, görgüden, estetikten yoksun bir ordu Büyük Âkif'in dediği gibi zavallı dini maskaraya çevirdi.
İnsan bu büyük ruhlarla eserleri vasıtasıyla da olsa temas kurunca böyle hayıflanmalar kaçınılmaz oluyor.
Bu güzel eserlerin dünyasını gölgeleyen bir hayatın yükü altındayız
Mithat Cemal gibi hatırlıyor ve hatırlatıyoruz:
"Ben böyle değildim!"
Belki son devir eserlerinde koyulaşan hüzünde bu kayıpların etkisi de var.
Ülkeler kaybetmiş nesillerin eserlerine yansımaması mümkün mü?
Belki değil muhakkak var.
Râkım Bey'in eseri de o hüznün kucağından sevgiliye sesleniyor:
Bak gözlerinin rengi ateşler gibi yanmış!
Süzgün bakışın sorma ne çılgın ne yamanmış,
Rûhum sana esrârını ifşâya utanmış,
Süzgün bakışın sorma ne çılgın ne yamanmış!
Eseri dinlemek için link: https://www.youtube.com/watch?v=0Ie0fDgpvNk
FACEBOOK YORUMLAR