ORUÇ YAĞMUR OKÇU DA GİTTİ
Emine Işınsu ablamın ikinci çocuğuydu.
Elif’in küçüğü Murathan’ın büyüğüydü.
Bulut'un babasıydı.
İskender Öksüz Ağabeyimin hakikaten babalık ettiği sevgili oğluydu.
Benim de kardeşimdi.
“İyi bir insan” demek bazıları için alışılmış bir ifadedir.
Yağmurumuz iyiler iyisiydi.
Ne yaşarsa yaşasın, içindeki o iyi hep galip gelirdi.
Bestekâr, hanende Hâfız Tahir Karagöz merhum onun bu iç temizliğini iyi görenlerdendi.
Pek severdi, pek sevişirlerdi.
Konya’nın bu güzel evladından Yağmur’a Konya sevgisi geçmişti.
Konya demek Mevlânâ demekti.
Annesini, Türk Edebiyatı’nın izi kalacaklarından Emine Işınsu’yu 5 Mayıs’ta uğurlamıştık.
Yağmur, o sırada Pankreas kanseri teşhisinin neredeyse bir yılını doldurmuştu.
Güreşi devam ediyordu.
Bir ay öncesine kadar ağrıları kontrol altındaydı.
Birden artan ağrılar, ameliyatla giderildi.
Fakat arızalar bu sefer başka yerlerden ses verdi.
Cuma günü hastanede on beş dakika kadar yanında kaldım.
Tek kelime konuşamadık.
Uyukluyor ve uyanınca ağrılarla kıvrandığını hissettiriyordu.
Mukadder son yakındı, belliydi.
Yarın da gelirim, dedim ama müdahale ihtimallerinden dolayı sevgili eşi Funda ve kardeşimiz Murathan, “Gelinmesin!” dediler.
Doktorlar ağrı dışında müdahaleye gerek görmediler.
Onu duyunca bir kere daha kulağım sesteydi.
Telefonun her çalışında içimde bir telaş oluyordu.
Nihayet o telefon sabah geldi.
Arayan Murathan’dı.
Açmadan anladım, açtım konuşamıyordu.
Yağmurumuz gitti.
Güzel kardeşimin güzel rûhu şâd olsun!
Karşılayıcıları çok olacaktır.
FACEBOOK YORUMLAR