Örnek insan öncü sanatkâr
Yaşamak hepimiz için zor zanaat. Bu dünya gurbetinde bir tarafımızla öksüz ve yetimiz. Arayışlar, çırpınışlar, kıvranışlar bunu söyler. Etiketlere bakmayınız. Sağı solu yoktur. Hakîkîsi ve hakikati vardır. Düşünen, arayan hakîkatin bir yüzüyle temas kurmaya adaydır. O varsa dinlisi dinsizi de aynı yerden, yaradılışın şifreleriyle konuşur.
Söz sanatlarından plastik sanatlara değişmez arayış budur. Drama’nın yeri farklıdır. Hikâye ve romandan, tiyatrodan sinemaya kadar bu çağın sözünü birinci dereceden drama söyler. Bunlar içinde yedinci sanatın insanlığı sürükleyecek işler görüşü daha yukarda bir yerde olmak üzere böyledir.
YEDİNCİ SANATIN GÖSTERDİĞİ
Sinema, “komple bir sanat”tır. Bu söz, çağın ihtisas asrı oluşuna ters bir bütünlüğü gösterir. Bütün sanatları ve hayatın içinde ne varsa onları kullanabilen bir organizasyonla çalışır. Mensuplarında bütünlük araması kaçınılmazdır. İçinde birçok uzmanlık alanları bulunsa da, yazan ve yönetenin hepsiyle yakından ilgisi yapılacak işi olgunlaştırır. Bu kadro içinde özellikle yönetmen çok yönlü bakabilen bir kişi ve kişiliktir.
Yönetmenin, konularıyla ilgili her şeyden bilgi edinmek mecburiyeti açıktır. Bu da yetmez, onu yaşatacak bir duyguya erişmesi gerekecektir. Sinemanın önde gidenleri bu bakımdan belli bir düşünce derinliğini ve filozofisini temsil ederler. İdeal ölçülerde geçerli olan, derece derece bu alana girenlerde de izlerini bırakır.
OSMAN SINAV ÖRNEĞİ
Bu öze dair fikir cümlelerini Osman Sınav’ı inşa eden şartları geniş planda düşündürmek için söylemek istedim. Çetin bir iştir. Zorlu bir yolculuktur.
Hayatı yorumlayanların hayatın içinde nasıl bir yol tuttukları Âzerbaycan tabiriyle meraklıdır. Bakılacak yer sanatkârın hayatıdır. Neyi nasıl yaptığına varıncaya kadar geçirdiği zorlu yolculuklardır. Osman, bu yolculuğu kendine göre çizmekte ustaydı. Öncü ve örnek sayılacak müstesna bir sanatçıydı.
Şimdi de öyle mi bilmiyorum, kırk yıl önce reklamcılıkta metin yazarı yönetmenden önde gelirdi. Yaptığı işlerin çoğunda yönetmen de Osman’dı. Sektörde öne çıkan bir isim haline geldi. Dile kolay, 500’den fazla reklamı yazdı, bir kısmını yönetti.
Aklı fikri sinemadaydı. 1984 yılında Sinegraf’ı kurdu. 1985’ten itibaren muazzam bir film kariyerine adım attı. Başlangıçta kabul edilmek, beğenilmek kolay değildir. Türkiye gibi kamplaşmaların darlığı ve körlüğü içinde büsbütün zordur. Solda görünmediği için piyasaya girmesi, başka kabiliyetlere göre on kat daha zordu. Bunu biliyordu. Sanat ihtirası dozundaydı ve bilgisi görgüsüyle kendine güveni tamdı. Bunlar önemli özelliklerdir fakat yetmeyebilir. Bizde -ve birçok ülkede- çok zaman ilişkilerle kapılar açılır ve kabiliyetler parlatılır.
Emine Işınsu’nun Küçük Dünya’nın yönetmenliğini onun yapması için epeyce uğraşmıştık. Kolay olmadı ama oldu. 1990 itibariyle, TRT’de bir iş yapmak ve başarmak önemliydi. Bunun için Küçük Dünya’yı Osman’ın çekmesi bana eşik atlama gibi gelir. Sonrası, sinema ve özellikle televizyon başarılarıyla yüklü parlak yıllardır.
UZUN TELEVİZYON DİZİLERİNİ O BAŞLATTI
Yaptığı işlere bakınca konu genişliği kolay rastlanır bir çeşitlilik değildir. Halkın nabzını tutmakta sezgisi yüksektir. Bunu onun kadar iyi yapabilen enderdir. Küçük Dünya’dan sonra, Süper Baba, Deli Yürek, Hayat Bağları, Ekmek Teknesi ve Kurtlar Vadisi gibi şaheserler klasik sayılacak televizyon dizileridir. 23 dizi çekmiş. Birçoğu birkaç mevsim ekranlarda kalan elli bölümün üzerinde yapımlardır.
Uzun metrajlı filmleri de peşpeşe geldi. İçerde dışarda büyük başarılar elde etti.
OSMAN VE BIRAKTIĞI BÜYÜK MİRAS
Osman çok yönlü yetişen bir sanat adamıydı. Bu toprağa sıkı basanlardandı. Gözü gönlü içerde, bizim toplumumuzda ve bizim insanımızdaydı. Okumaları, gözlemleri ağırlıkla bu yöndeydi. Yarattığı fark buradan gelir. Dünyayı da iyi takip etmeden bu iş zaten yapılamazdı. Biyografisi adım adım bu yetişme örgüsüyle işlenmiştir.
Gayretsiz olmaz. Çok çalışkandı. Aşkla çalıştı. Proje adamıydı. Sinema, televizyon ve reklam dünyasının aynı derecede parlak ismiydi. Bu üç alanda da yüksek başarı gösteren birkaç isim vardır. Onlar içinde de Osman daha öndedir.
Zihni ve ruhu gelişmiş, bir değerle donanmış insanları görür görmez tanırsınız. Bu adamda bir şey var hissi sizi hemen sarar. Osman’da bu çok barizdi. Yüzünden, halinden içine yol giden adamdı. Bir kalabalık içinde de hemen fark edilmesi bundandı.
Değer yaratandı. Değeriyle uğurlandı. Güzel rûhu şâd olsun!
Son görüşüm, altı yıl önce Malatya Film Şenliği’ndedir. Geçirdiği bir rahatsızlığın izleri devam ediyordu.
Bir parça düzeldikten sonra da kanser başladı.
Ve daha 69 yaşındayken, bir bakışla gepegençken gitti.
Aziz dostumun aziz rûhu şâd olsun. millidüşünce.com
FACEBOOK YORUMLAR