A. Yağmur TUNALI

A. Yağmur TUNALI

[email protected]

O benim Ablamdı

11 Mayıs 2021 - 10:31 - Güncelleme: 11 Mayıs 2021 - 15:58

Giden, sadece biz yakınlarının değil, Türklüğün Işın'ıdır. Ve bir dünya değeridir. Çalkantılar içinde kıvranan güzelim memleketim için göğsümü gere gere, haykırarak, iç gürlemesiyle bu güzel gerçeği söyleme ihtiyacındayım. Ne çare, içimde çağlayanlar yarışsa da hislerimi söylemekle yetinmek olmaz.
 
"Işınsu az önce gitti"
 
İskender Abi, 4 Mayıs sabahı saat 6.21'de birkaç yakın dosta ve aile fertlerine bu mesajı gönderdi. Görünce, sanki beklenmedik bir haberi almış gibi durakaldım. Meğer sandığım kadar hazır değilmişim. Meğer böyle hallerin duygusu ancak o an geldiğinde kendini tam belli edermiş. Hâlbuki 2 yıldan fazla bir zamandır bitki hayatındaydı. Bedenen gitmişti. Doktorları, bir haftadır "Gidişi an meselesi" diyorlardı. Zaman zaman tekrar ettiği, vasiyeti kabul ettiğimiz üç hususu konuşuyorduk. Romanını yazdığı, son yıllara kadar her kandilde beraber gittiğimiz Hacı Bayram'dan uğurlanmayı, cenazesinde Tekbir getirilmesini ve tabutunun bayrağa sarılmasını isterdi.
Gidişinden saatler önce sevgili kızı Elif'le Itrî'nin Tekbîrinin icralarını taradık. Nevzat Atlığ Bey'in korosundan çokça dinlediğimiz aklıma geldi. Şimdi Cumhurbaşkanlığı Korosu olan topluluğun Şefi, aziz üstadım Mehmet Güntekin'i aradım. 20 dakika içinde kaydı gönderdi. Ruhunu teslim edişinden sonra, aile dostu Tuğrul Türkeş Bey, bayrak için valilik kararını aldırdı. Birçok kimse seferber oldu. Işınsu romanlarının en iyilerinden Canbaz'ın İlhan Kasapoğlu'su İlhan Kesici Bey, İstanbul'dan yetişti ve hizmete koyuldu.
İki partinin genel başkanı hariç, diğerleri mesajlar yazdı ve aradı. Kendileri veya temsilcileri cenazeye katıldılar, çelenkler gönderdiler. Ak Parti Grup Başkanı Naci Bostancı ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal Hacı Bayram'daydı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş defin sırasında kabristandaydı. Bürokratik kademelerden, ilim ve sanat dünyasından, her kesimden sayıya gelmez mesajlar yayınlandı. Işınsu Ablam'ın çok istediği bir ve beraber memleket manzarası ortaya çıktı. Bu ilgiyi görmek ve böyle görmek teselli tadında ve iç ferahlatıcıydı.
(Bu tür bilgiler edebiyat tarihi için önemlidir. Yazdığım biyografik denemeler ve yaptığım biyografik televizyon belgeselleri için bazen çok gerekmiştir, bulamamışımdır. O tecrübeden biliyorum, sıcağı sıcağına bu notları düşmek ihtiyacını duyuşum bundandır.)
 
Çok yönlü bir hayat
 
Edebiyat tarihçileri, Emine Işınsu'yu sadece çağımızın büyük bir Türk romancısı olarak kaydetmeyecek. Çünkü kültür hayatımıza ve yaşayışımıza kattıkları yalnız edebî verimlerinden ibaret değildir. Hayatına yön veren ve eserlerine sinen yüksek Türklük ideali mutlaka yazılacaktır. Dergiciliği ve bütünüyle yayıncılığı özel bir örnektir. Töre Dergisi etrafında hakikaten zorlu ve destani bir inanış hikâyesi ve büyük bir başarı vardır. Bu süreçte onun harekete geçirdiği dev isimlerden hiçbiri bu işi başaramazdı. O herkesi toplamış, inandırmış, gerektiğinde zorlamış, yazdırmış ve çalıştırmıştır.
Ablam, bunlarla yetinmez, elinin değeceği kabiliyetler arardı. Bazen çok ısrarlı davrandığını bilirim. İşe yarar zekâları tanır ve uygun bir yola girmeye teşvik ederdi. Pek az bulunur meziyettir. İyi insan işidir ve yüksek vericilik ister. Hayatı boyunca bunu bir memleket ve insanlık borcunu yerine getirircesine, kendiliğinden denecek kadar tabii halde yaptı. Üzerinde durmak karakterini tanımak için gereklidir. Memleket meselelerinde keskinliği de bu iyi insan değerlerinde ve yiğitçedir.
 
Yaşayışı da sanatlıydı
 
Kullanmaktan zevk duyduğum bir tespiti söylemenin yeridir. Emine Işınsu'nun hayatı sanatına, sanatı hayatına eşlik ederdi. Sanatkârların -ve sanatkâr mizaçların- zaman zaman tavır ve davranışlarını kontrol etmeleri zordur. Yaratış dönemlerinde çektikleri doğum sancılarından doğan normali aşan tepkiler, tavırlar, davranışlar anlayışla karşılanır. Hayatlarını düz -ve çevreye göre- düzgün yaşamayı zorlaştıran bir ağırlıktır. Dengeyi sarsar. Onun için, bahsettiğim bu hayat-sanat uyumu nadir bulunur bir cevherdir. Üzerinde uzunca durulacak bir konu da budur.
Emine Işınsu'nun hayatı vermekle geçti. Zevkle tekrar edeceğim: Yazarak vermek yanında, her yoluna düşene bir türlü yardım etmeye gayret etti. İnsanlardan sevdikleri, sevmediklerinden her zaman fazlaydı. Canlı cansız her şeyle yakınlığı içtendi. Eskilerin aynîleşme melekesi dedikleri empatisi çok güçlüydü. Üzmekten ve üzülmekten ateşe dokunmuş gibi kaçınırdı. "Emine Işınsu sevgi insanıydı" demek bir klişe değildir, hayatı bu güzel gerçeğin de sahnesiydi.
Gidişinde de bu vardı. Bir Ramazan sabahında gitti. Salgın günlerinde gitti. Göç emri bir başka bir zaman gelse, Türkiye'nin her yerinden ve dünyadan uğurlayanları olacaktı. "Niçin zahmet ettiler ki.." diyecek ve mahcubiyet duyacaktı. Hacı Bayram'da salgına göre fazla kalabalığı görünce bunları düşündüm. Gözlerimden damlalar sessizce iniverdi.

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum