A. Yağmur TUNALI

A. Yağmur TUNALI

[email protected]

İBRAHİM METİN DE GİTTİ

07 Kasım 2020 - 12:37

İBRAHİM METİN DE GİTTİ

Ağabeyimizdi.
12 Eylül öncesinin milliyetçileri arasında özel bir yeri vardı.
Yayıncıydı.
Devlet dergisi deyince ilk akla gelen isimlerdendi.
Töre Devlet Yayınları'nın da kurucuları arasındaydı.
Gidişine kadar da yayıncılık etti.
Fişek gibiydi.
Orada oraya koştururdu.
Ben tanıdığımda tuzculuk ediyordu.
Şereflikoçhisar'dan külüstür kamyonetiyle tuz taşırdı.
Geçimi bu tür işlerdendi.
Ama asıl işi milliyetçilikti ve milliyetçilik kendinden vermenin, adanmışlığın adıydı.
Sırasında evden barktan, çoluk çocuktan ve tabii serden geçmeyi gerektirirdi.
Ben milliyetçiler arasına katıldığımda gördüğüm tam da buydu.
Herşeyimiz Türklük için diyenler bugün için inanılmaz fedakarlıklarla hayatlarını devam ettiriyorlardı.
Bu inanmışlık ve kendini feda ediş onlara ne büyük lezzet verirdi.
Bunu her birinde gördüm, anladım ve tattım.
İbrahim Ağabey o adanmışlardandı.
Milliyetçiliğin entellektüel bir fikir olduğu devirlerin gençlerindendi, bizim büyüğümüz oldu.
Türkocaklıydı.
Her lezzetin üstünde bu güzelim zehri oradan almış ve çokları gibi Galip Erdem'in mistik karakterine bağlanmıştı.
Nasıl olmasın ki, Galip Erdem, bütün varlığıyla milliyetçilik eden ve bu uğurda sembolleşmiş, yüksek kültürüyle, tevazuu ve vericiliğle benzeri az gelir bir Türklük dervişiydi.
Nedense, Galip Erdem'le beraber bir üçlü gözümün önündedir.
Onları hep beraber düşünmem elbette boşuna değil.
Sadi Somuncuoğlu, İskender Öksüz ve İbrahim Metin.
Yaptıkları işlerin çoğunda beraberdiler.
Bundan dolayı, Sadi Ağabey, son yıllara kadar yer yer küçük geri duruşlara rağmen her fırsatta onu konuşturmak isterdi.
Düne dair ne ve kim konuşulursa onu da görmek isterdi.
Beraber konuştuğumuz da olurdu.
İskender Abi ile Kabakçı Konağı'nda Arif Nihad Asya konuşacağız.
Sadi Ağabey, "İbrahim de gelsin" dedi.
Böyle birbirinden vazgeçemeyen bu dost insanlar, yaşanacak hayatların şahane örneklerini verdiler.
İbrahim Ağabey, diğerlerinden bir konuda farklıydı.
Biraz tez canlı ve her işe atılmak ister bir yapıdaydı.
Galip Ağabey'den sonra bunu dengelemek de onlara düşerdi.
Son yıllarda bir rahatsızlığı vardı.
Sıkça sayılacak kadar geçici hafıza kaybına sebep olan bir beyin rahatsızlığı.
Adını bilmediğim o rahatsızlıkla da başı hoştu, her zamanki haliyle esprili bir dille sataşırdı.
Denktaş'ın "Azrail bu sefer de geri döndü" dediği gibi o da benzer ifadeler kullanırdı.
Bir hafta önce de gittiği duyulmuştu.
Bu sefer Azrail işini yaptı.
Aziz Ağabeyimin aziz rûhu şâd olsun!

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum