A. Yağmur TUNALI

A. Yağmur TUNALI

[email protected]

ALÂEDDİN YAVAŞÇA DA GİTTİ

24 Aralık 2021 - 09:19 - Güncelleme: 24 Aralık 2021 - 11:11

ALÂEDDİN YAVAŞÇA DA GİTTİ

Türk kültür hayatının çok yönlü yetişmiş müstesna bir ismiydi.
Ses sanatkârıydı, bestekârdı, Hocaydı, doktordu.
Mûsikîmizde meşk usulüyle yetişen son icracıydı.
Meşk Usûlü, klasik eğitim-öğretim metodumuzdur.
Öğrenci, eserleri doğrudan doğruya hocasından ve onun istediği şekilde öğrenir ve öyle okur.
Hoca, onun ses özelliklerine ve kabiliyetine, mizacına göre öğretir.
Öğretilen sadece müzik değildir, bir kültürdür, bütünüyle hayattır.
Hoca, öğrencisini nüfusuna almış gibidir, her şeyiyle ilgilenir.
Terbiye(eğitim) öğretimden her zaman önde tutulur.
Sanat emanettir, sağlam karakterde olmayana emanet edilmez.
Yani, bir kişi, çok kabiliyetli ve sesi çok güzel olsa dahi, terbiyeye gelmeyecek ve sanata, memlekete, insanlığa zarar verecek halleri varsa öğrenciliğe kabul edilmez.
Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca, notaya dayanan yeni eğitim-öğretim sistemine de girmesine rağmen, her zaman meşk ekolünün ölçülerini icra ve yaşama prensibi edindi.
Birçok hocadan ders aldı.
Musiki hayatı, 8 yaşındayken Batı musikisi keman dersleri ile başladı.
Kilis'ten İstanbul'a gidince, Sadettin Kaynak, Münir Nurettin Selçuk, Dr. Suphi Ezgi, Hüseyin Sadeddin Arel, Zeki Arif Ataergin, Nuri Halil Poyraz, Refik Fersan, Mesut Cemil, Ekrem Karadeniz, Süleyman Ergüner, Dr. Selahaddin Tanur gibi büyük üstadlardan "feyz aldı".
İstanbul Belediye Konservatuvarı İleri Türk Müziği Konservatuvarı, İstanbul Üniversitesi Korosu'nda bulundu.
1950 yılında da TRT sanatçısıdır.
İtü Devlet Konservatuarı’nın kurucularından ve hocalarındandır.
1991 yılından itibaren Devlet Sanatçımızdır.
Bir vefat yazısında bu detayları verişim, kaybettiğimiz yüksek değeri hissettirebilmek içindir.
Hakikat şu ki, bundan sonra o devir kapanmasa da başka türlü devam edecek.
Öyle bir sanatçı yetiştirmemiz bugünün şartlarından imkânsız gibi görünür, doğrudur.
Yanılacak bir durumdur.
İçimiz bundan dolayı da yanacaktır.
Gidenle kaybettiğimiz böyle bir erişilmez güzellikler bütünüdür.
Yalnız, mâdem ki onlar yaşanmıştır, Alâeddin Yavaşça gibi bir değerle bugüne gelmiştir, yok olmaz.
Mutlaka bir yerden ve bir türlü filiz verecektir.
Okuyuşu muhteşemdir.
Sesinin güzelliğinden öte bir duyuş ve duyuruş seviyesidir.
Bazı eserleri klasik değerdedir.
Bazılarında yaratıcı sanatçı şahsiyeti şaşırtıcı güzellikte parlar.
Bu yıl Millî Düşünce Merkezi Yahya Kemal Kültür Sanat Armağanı’nı Alâeddin Yavaşça’ya vermiştik.
25 Aralık Cumartesi günü ödül törenimiz için hayat arkadaşı Ayten Hanım ve hastalığı döneminde yakından ilgilenen Sinan Sipahi Bey'le konuşmuştuk.
Meğer Hoca bugün gidecekmiş.
Mukadder son böyle ve bu vakitte geldi.
Yandık.
Faruk Nafiz’in Gurbet’indeki o şahane mısralarla, Alâeddin Yavaşça’nın ona giydirdiği seslerle yandık.
“Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok.”
İçimizdeki yangın böyle söylese de bu bahçede yeniden güller açacağını müjdeleyen ses yine onlardan gelir.
Bu gidişin tesellisi de onlardan.
Eserleriyle yaşayacak.
Yaşayacaktır.
Ve Alâeddin Yavaşça’sı olan milletin geleceğe başı dik ilerleyeceği muhakkaktır.
O da bizden bunu duymak isteyecektir.
Türk’ün bu güzel evlâdına binlerle rahmet!

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum