YAŞARKEN ÖLMEYELİM
Yaşlı Kral ölür, yerine oğlu genç kral geçer. Genç kral, baş vezirini çağırır ve der ki: “ Ben insanlığın tarihini çok merak ediyorum. Bütün tarihçileri topla. İnsanlığın tarihi hakkında bana kitap yazıp getirsinler”. Baş vezir, bütün tarihçileri toparlar ve kralın emrini tebliğ eder. Tarihçiler hemen işlerinin başına koyulurlar. Yılar sonra insanlığın tarihi hakkında bir at arabası kitapla sarayın kapısına dayanırlar. Genç kral bir araba kitabı görünce “ Bu kadar kitabı okumaya vaktim yok. Bana bu kitapların özetini çıkarın getirin” der. Tarihçiler dönerler, yıllar sonra bir katır yüklü kitapla dönerler. Kral der ki: Benim yaşım bir hayli ilerledi. Bunları da okumaya yaşım elverişli değil, bana bu kitapların özetini çıkarın getirin”. emrini verir. Tarihçiler dönerler yine işlerinin başına koyulurlar ve yıllar sonra özetle kralın huzuruna çıkarlar ve derler ki “ Efendim insanlar doğar, yaşar ve ölür ama bir kısmı yaşarken ölür, bir kısmı da öldükten sonra yaşamaya devam ederler” diye insanlığın tarihi özetlerler.
Liselerdeki seminerlerim iki yüze yaklaştı. Gençler tarafından ilgi ile izlenen seminerlerimde görüntüler sunarak “ Gençler sizler karar verin. yaşarken mi öleceksiniz, yoksa öldükten sonra da yaşamaya devam mı edeceksiniz?” dediğimde hepsi birden avazlarının çıktığı kadar bağırıyorlar “ Öldükten sonra da yaşamak istiyoruz.” Öyleyse beni bugün iyi dinlerseniz öldükten sonra da yaşamaya devam edersiniz” diyerek konuşmama başlıyorum. Daha yaşarken ölen insanlara örnek olarak Manisa ili ve ilçeleri dışındaki yerlerde bizzat Manisa’da gördüğüm ve yaşadığım örneklerden veriyorum. Manisa ili ve ilçelerinde de şu örneği veriyorum. İtalyan Covanni adlı bir delikanlı evin tek çocuğu olarak babasından beş buçuk milyon Euro para ile Akdeniz sahillerinde çok sayıda villa ve gayri menkul miras olarak kalır. Covanni otuz altı yaşına kadar dünyanın en zengin delikanlısı olarak yaşar ama otuz altı yaşında bütün euro ve gayri menkuller biter, 36 yaşından 72 yaşına kadar da dünyanın en sefil insanı olarak yaşar. Geçtiğimiz Noel’de bir kış günü sarhoşken sokakta yaktığı ateşte ısınayım derken ateşin içine düşer ve yanarak ölür. Hepinizin tanıdığı Jobs da Suriyeli fakir mi, fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir, iki tane aileye evlatlık olarak verilir. Sonra dünyanın en zengin insanı olarak 53 yaşında İPONE 4 tanıtamadan bir gün önce ölür. Bütün parası bir gün dahi yaşatmaya kâfi gelmez.
1965 yılının dünyanın en zenginlerinden Yunanlı armatör Onasis’in kızını 2012 yılında Yunanistan’da çöplüklerden çöp toplarken çekilmiş resmini bizim ulusal basında görmüştüm. Kaldı ki 1965 yılında ege denizinde yüzen gemilerin % 30 Onasis’in gemileri olduğu söylenirdi. Bir suikasta kurban giden Amerika Cumhurbaşkanı Kenedi’nin hanımı ile de evlenen Onasis’in kızının gelin gittiği şatoyu Başbakanımız Sayın Davutoğlu, Dış işleri Bakanı iken satın alarak Türkiye büyük Elçiliğinin hizmetine sunmuştu.
Velhasıl anneler, babalar çocuklarına mal, mülk, han, hamam, saraylar, şan şeref ve paralar bırakıyorlar da maalesef başarıyı miras olarak bırakamıyorlar. Şayet zenginler başarıyı miras olarak bırakma imkânları olsaydı, varlıklarının tamamını son kuruşuna kadar harcarlar çocuklarına miras olarak bırakırlardı.